Gayrı Müslimlerin İnsan Hakları Sorununu Tartışmak: Kaygılar ve Sorular

Image processed by CodeCarvings Piczard ### FREE Community Edition ### on 2017-12-06 12:20:28Z | http://piczard.com | http://codecarvings.com

Türkiye Cumhuriyeti, neredeyse kuruluş döneminden berimevcut olan, ancak geçen zamana rağmen bir türlü çözülemeyen kroniksorunlarla birlikte yaşıyor. İçinden geçtiğimiz tek partili ve çokpartili dönemlere, sağ ve sol iktidarlara, iç ve dış dinamiklerinetkisiyle atılan demokratikleşme adımlarına rağmen, 1920’li yıllarınetnik, dini ve siyasi alana ilişkin bazı temel sorunları bugün de çözümbekliyor. Bu durum, hiç kuşkusuz söz konusu sorunların Cumhuriyettarihi boyunca her dönemde aynı ağırlıkta hissedildiği anlamınagelmiyor. Demokrat Parti dönemi, Özal reformlarının damgasını vurduğuseksenli yılar ve içinde bulunduğumuz Avrupa Birliği süreci, bazılarıyapısal nitelikte olan reform ve açılım çabalarına sahne olmuş vedemokratikleşme adımlarına paralel olarak yaşanan sıkıntılar da birölçüde hafiflemiştir. Ancak her reform, açılım veya demokratikleşmehareketi, hemen ardından gelen bir dirençle, muhtıra ve darbelerlekarşılaşmış, siyasetin alanı yeniden sınırlandırılmaya çalışılmış, buçerçevede demokratikleşme süreçleri de kesintiye uğramış ve bazı sorunalanlarda ise geriye gidişler yaşanmıştır.

Yirmibirinci yüzyılın başlangıcındaki Türkiyesiyasetinin gündeminde de yine bir reform veya açılım çabası ile onakarşı olan güçler arasındaki mücadele vardır. Bu mücadele, Türkiye’dedevletin yeniden yapılandırılmasını, asker sivil ilişkilerinindemokratik hukuk devleti ilkesine göre yeniden düzenlenmesini ve sivilve siyasi haklar alanının demokratik toplumun gerektirdiği yöndegenişletilmesini öngören bir dinamik ile söz konusu sürecin devletinbağımsızlığını tehlikeye düşüreceğini veya ülkeyi böleceğini ilerisüren diğer bir dinamik arasında yaşanmaktadır. Bu ikinci dinamikyönündeki iradenin, sağ ve sol versiyonlarıyla, resmi ve sivilboyutlarıyla, bazı bürokratik kurumlardan ve siyasi partilerden bulduğudestekle, değişim çabalarına karşı çok yönlü bir muhalefet sergilediğigörülmektedir. Kısacası, bütün sorun alanlarında çözüme yönelikadımlara karşı çıkarılan korkular ve kaygılar vardır.

Yukarıda kabaca ifade edilmeye çalışılan iki yaklaşımınsavunucuları arasındaki mücadele ve bu süreçteki siyasi ayrışma vetartışmalar, şüphesiz sadece ülkenin geleceğine ilişkin kaygılarınfarklılığından kaynaklanmıyor. Bütün siyasi tutum alışlarda olduğugibi, bu tartışmaların da maddi, iktisadi ve sınıfsal boyutları veörneğin “merkez” ve “çevre” güçler arasındaki tarihsel ihtilaflarınideolojik görünümler alması gibi anlamları da var. Bu açıdanbakıldığında sorunu, örneğin sahip oldukları ayrıcalıklı iktisadi vesiyasi konumlarını kaybetmek istemeyen “merkez”deki kesimlerin, kendikonumlarını tehlikeye düşürebilecek herhangi bir açılım veya değişimçabasını engellemek için, çoğu kez söz konusu korku ve kaygılarınarkasına sığınması şeklinde de görmek mümkündür. Başka bir anlatımla,bu türden kaygıların sahiciliğinden kuşku duyulmasını gerektirendurumlar vardır. Ancak, gerçeklikle ilişkisi ne olursa olsun, varolduklarına ve içinde bulunduğumuz süreçte de yaygınlaştırılmayaçalışıldıklarına göre, bu konusu kaygıların sosyolojik veya iktisadikaynaklarına ilişkin kanaatlerimiz ne olursa olsun, onları gündemealmak ve tartışmak zorunlu görünmektedir. Başka bir ifadeyle, toplumunherhangi bir kesiminin haklarının tanınmasına karşı çıkanlar, isterbunu statükoyu ve ona bağlı çıkarlarını korumak için bahane olarakkullanıyor olsunlar, isterse ülkenin geleceğine ilişkin samimiendişelerinin ürünü olarak dile getiriyor olsunlar, bu gerekçeleri,endişe ve korkuları tartışmak gereklidir.

Bu çalışma, yukarıda ifade edilen kronik sorunlardanbirini, Türkiye Cumhuriyeti’nin azınlık vatandaşlarının insan haklarısorununu mercek altına alarak, hukuka uygun çözüme karşı çıkanlartarafından gündemde tutulan kaygıların kaynaklarını tartışmaya katkıdabulunmayı amaçlamaktadır. Çoğu kez açıkça ifade edilmeyen, ama varlığıbilinen ve çözümün önünde ciddi bir psikolojik/ideolojik engel olarakduran bu kaygıları tartışmak önemlidir.

Türkiye’nin yakın gelecekteki siyasi rejiminindemokratikleşmeden yana ve ona karşı olan dinamikler arasındakimücadelenin sonucuna bağlı olması, insan haklarına dayalı demokratikbir sosyo-politik rejimin tesisinden yana olanların hem genel olaraksöz konusu süreci, hem de bu süreçteki spesifik sorunların niteliğinianlamaya çalışarak, çözümün önündeki ideolojik, psikolojik engellerinde ortadan kaldırma başarısını göstermelerine bağlıdır. TürkiyeCumhuriyeti’nin gayrimüslim vatandaşlarının karşı karşıya bulunduklarısorunlar da bu kapsamda değerlendirilebilir.

YRD. DOÇ. DR. BEKİR BERAT ÖZİPEK
Gaziosmanpaşa Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi.

Yazının tamamı için aşağıdaki dosyayı indirebilirsiniz.