Gölgeler, komplolar, Ergenekon…

21.06.2009

Gözlerini kapattığında her şey göz kapaklarının altında akıp gidiyor… Biraz duyduklarından, biraz bildiklerinden, biraz sezgiyle, aslında tüm olup biteni görmektesin… Korku kalın bir perdeye dönüşüyor; o perdenin arkasından görüyorsun olup bitenleri, gölgeleri… Korku seni öz yurdunda bir sığıntı gibi hissettiriyor kendine… Sanki birileri senin ülkene senden daha fazla sahipler… Tekrar o psikolojiyle geriliyorsun… Senin doğuştan günahların, kusurların var… Sen ilk önce kendini ispat etmelisin… Sen her şey olabilirsin ama, “adam” olamazsın… Sen bu ülkede saygın bir insan olamazsın… Bir tek hamle seni yeniden bu psikolojiye geriletiyor…

Bu ülkede Bizans’tan beri uygulanan saray oyunlarının sona erdiği gibi bir zehaba kapılmıştın… Artık olmaz diyordun… Aslında niye tekrar ve bu kadar kaba bir şekilde olduğunu anlasan, mücadele de edebileceksin… Sen şimdi, Ergenekon denen bir çomağı bu tekere soktun… Çarklar dönmüyor artık… Çok enerji birikti, çok öfkeler birikti… Olup bitenler o yüzden bu kadar kaba saba… Bu kadar kaba olmasına inanamıyorsun… Bir yanın hayır olamaz diyor… Ama öbür taraftan bal gibi de “olduğunu” biliyorsun… Ama neden olduğunu anlamadığın için korkuyorsun, aklın dumura uğruyor… Savcıya dilekçe veriyorsun… Sen kimsin, gölgeler kim, bunları unutuyorsun… Gölgeler seni gölge boksuna çağırıyorlar, sen de nereye gideceğini bilmeden yumruğunu savuruyorsun… Çaresiz, umutsuz, gölgeler tarafından ezilmemeyi umarak… Yine seni gölgeler yönlendiriyorlar…

Oysa yapman gereken, bu gölge boksuna son vermek… Neden bu kadar kızgın olduklarını anlasan, attığın doğru adımları daha da ilerleteceksin… Sen tekere çomak soktun… Çok iyi de yaptın… Gölgeler, üzerlerine ışık tutulmasından hoşlanmıyorlar… Onlar eriyip gidiyorlar ışığın karşısında… İyi yaptın da, projektörleri sadece sana yapılan komploların üzerine tuttun… Daha geniş alana tutarsan, sana yapılan komplolar küçük görünecek zannettin… Böyle olunca, tekrar gölge oyununun parçası haline geldin… Boğazlanan insanları, güpegündüz kaçırılıp cesetleri sokağa atılanları, yakılan köyleri, bunları yapan devasa illegal örgütlenmeleri görür, gösterirsen, sana yapılan komplolar pek ufak kalacak zannettin… Bütün işaretler bir suç mahallini gösterdiği halde, oradan içeri sokamadın savcıları… Bütün o suç delillerine rağmen içeri giremeyen savcıların, şimdi senin dilekçen üzerine mi gireceklerini zannediyorsun? Bu konuda çok yanılıyorsun…

Bu savaşı, güç kullanarak kazanamazsın… Entrikayla, politikayla, kazanamazsın… Bu gölgelerin, entrikacı yanları o kadar şerbetli ki, onlarla kimse baş edemez bu konuda… Bu gölgelerle, ilkelerle savaşabilirsin ancak… Gölgeleri yenmenin tek yolu, bütün karanlık işlerini gün yüzüne çıkarmak… İlk olarak geçmişi deşeceksin… Bütün o cinayetlerin izlerini süreceksin… Ama bunları yapabilmek için arkanın sağlam olması lazım… Neden Hıristiyan cinayetleri Ergenekon’a bağlanamadı, bunu anlamalısın ilk önce… Orada büyük bir zaaf var… Yani ilk önce bir özeleştiri yapacaksın… Sonra işte JİTEM var… Sonrası, eğer cesaretle yürüyebilirsen bir çorap söküğü gibi gelecek zaten… Asla pazarlığa girişmeyeceksin… İlkelerin pazarlığı olmaz…

Başka bir şey daha yapacaksın… Kendini fark edeceksin… Gölgelerin üzerine cesaretle, özgüvenle yürüyeceksin… Kendini aşacaksın biraz… Dünyanın senden büyük beklentileri var… Bir elini Batı’ya, diğerini Doğu’ya uzatacaksın; ne birini ne diğerini ihmal etmeden… Uygarlıklar arasında köprü olacaksın… Bütün bunları yapabilirsin, tek ihtiyaç duyduğun şey, özgüven… Sonuna kadar demokrat olacaksın, sonuna kadar hukuku savunacaksın, bunları yapabilirsen eğer, gölgeler eriyip gidecek, sen de, bu ülke de gün yüzü görecek… Aksi takdirde, eski tas eski hamam… Birileri yine, “gölgelerin gücü adına” seni de, demokrasiyi de ezip geçecek…