Jonathan Sugden ile Yazışma

Basın Açıklaması Tarihi: 17/04/2006
İNSAN HAKLARI GÜNDEMİ DERNEĞİ
İnsan Hakları Gündemi Derneği’nin, sınır dışı edilmesi ile ilgili olarak İnsan Hakları İzleme Komitesi’nin araştırmacısı Jonathan Sugden ile e-posta yoluyla 17.04.2006 günü yaptığı yazışma


Türkiye’ye tam olarak ne zaman ve hangi amaçla gelmiştiniz?
29 Mart 2006 tarihinde – özellikle  5233 Kanun Nolu Terör ve Terörle Mücadeleden Kaynaklanan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’la ilgili bir çalışma yapmak için – ama aynı zamanda gecen sene hazırladığım fakat bitiremediğim korucu sistemi ile ilgili raporumuz için son detayları toplamak üzere geldim.

Amacınıza uygun olarak ne tür görüşmelerde ve araştırmalarda bulundunuz?
İstanbul, Diyarbakır,  ve Bingöl’de avukatlarla ve yerinden edilmiş bazı kişilerle görüştüm. Görüşmelerim şu şekilde gerçekleşti: 2 Nisan 2006’ya kadar İstanbul’daydım. 3 Nisan – 7 Nisan arası 2006’da Diyarbakır’daydım, ama önceki haftada cereyan eden olaylarla ilgili araştırma yapmadım. Birçok avukatla ve yerinden edilen kişilerle görüştüm. 7 Nisan’da Bingöl’e geçtim ve yine avukatlarla görüştüm. 9 Nisan 2006’da, jandarma ve korucularla ilgili bir olayı araştırmak için Karlıova’ya gittim. İlk önce iddialarla ilgili jandarmanın görüşlerini öğrenmek için Karlıova Jandarma Komutanlığına gittim ve kendimi tanıttım. Onlar beni Emniyet Müdürlüğüne götürdüler ve valinin izni olmadan Karlıova’da çalışamayacağımı söylediler. 10 Nisan 2006 tarihinde Bingöl Valiliğini aradım ve sonra gelen iki gün içerisinde onların istedikleri zamanda bir randevu istedim, ama valinin meşgul olduğunu söylediler. Zamanımı değerlendirmek için, dönüşte yine Bingöl Valiliğiyle görüşme planlayarak, Tunceli’ye gittim ama jandarmalar Tunceli il sınırını geçmeme izin vermediler. Elazığ’da yerinden edilen iki köylü ile görüşme yaptıktan sonra Bingöl’e döndüm.

Gözaltına tam olarak kimler tarafından, ne zaman, nerede ve hangi gerekçeyle alındınız?
Bingöl’e döndükten sonra 11 Nisan 2006 sabahı saat 9.00’da Bingöl Emniyet Müdürlüğüne götürüldüm. Gözaltı olmadığını söylediler ama aynı zamanda beni havaalanına götürmek zorunda oldukarını söylediler. Orada vize “problemi” yüzünden sınır dışı edileceğimi belirttiler ve Malatya’ya bir polis refakatinde götürüldüm. Saat 21.30’daki uçakla İstanbul’a geçtik. Yanımdaki polis memuru 13 Nisan 2006 tarihinde saat 8.05’te Londra’ya giden uçağa bindirdikten sonra ayrıldı.

Gözaltına alınırken veya gözaltı sırasında ya da sınır dışı edilirken işkence, kötü-muamele, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele anlamında herhangi bir şey yapıldı mı?
Hayır.. Polis ve Jandarma dahil olmak üzere herkes son derece nazik davrandı.

Gözaltına alınmanız ve sınır dışı edilmenizle ilgili resmi bir açıklama yapıldı mı?
Bir tutanak tutuldu. Çalışmak için uygun olmayan “Turist vizesi” ile Türkiye’ye girdiğim için sınır dışı edildiğimi söylüyor.

T.C. Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı olarak Abdullah Gül’ün sizin sınır dışı edilmemeniz konusunda görüş bildirdiği veya talepte bulunduğu konusunda haberiniz var mı? Böylesi bir görüş veya talebin resmen yapıldığına dair somut bir bilgi veya doküman elinize ulaştı mı?
Resmi olarak herhangi bir cevap almadık. İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş Dışişleri Bakanlığı ile görüştüğünde kendisine sınır dışı edilmeyeceğim söylenmiş ama yine olan oldu.

Sınır dışı edilmenin basit bir vize problemi olmayıp “araştırma yapmak için özel izin almadığınız” gerekçesine dayandırıldığı doğru mu?
9 Nisan tarihinde Karlıova Emniyet Müdürlüğünde, benim orada çalışamayacağımı söylediler ve “özel izin” ve “yetki belgesi”ne sahip olmadığım için izin veremediklerini söylediler. Ancak, Türkiye’ye “turist vizesi” ile değil, “üç ay ikamet süreli müteaddit giriş vizesi”yle girdim. Bu vize “çalışma hakkı vermez” diyor ve polis senelerce bunun hakkında beni tembih etmişti. İngiltere’ye dönüşümde bu vizenin benim görevim için geçerli olup olmadığını Türkiye Büyükelçiliğine sordum ve vizenin uygun olduğunu söylediler. Ayni tip vize ile 23 defa Türkiye’ye girdim ve genellikle bu girişlerim ilgili makamların bilgisi dahilinde. İki kere bu vize ile İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu ile de görüştüm (28 Ekim 2003 ve 8/9 Haziran 2004 tarihlerinde).

Türkiye’de insan hakları ve insan hakları savunucularının durumunu göz önüne aldığında, gözaltına alınıp sınır dışı edilmeniz konusunda ne düşünüyorsunuz?
Vize ile bir bağlantısı yok. Gergin bir zamanda şehirlerin dışına çıktığım için ve özellikle jandarmaya ve geçici köy korucularına atfedilen ihlal iddialarını araştırdığım için sınır dışı edildiğimi düşünüyorum ama, bunu ispat edecek delillere sahip değilim. Önümüzdeki hafta Londra’daki Türkiye Büyükelçiliğine gidip durumu konuşacağım. Bunun geçici bir durum olmasını ve önümüzdeki ay dönüp araştırmalarıma devam edebilmeyi ümit ediyorum. Çünkü Londra Büyükelçilik ile yaptığım ilk görüşmede olumlu bir şekilde konuştular ve bildikleri kadar kalıcı herhangi bir yasağın söz konusu olmadığını söylediler.

Bunun gibi olaylar, bu işin neredeyse olağan bir problemi sayılmalıdır ve şimdiki gergin atmosferde de çok şaşırtıcı olmayabilir. Ancak, yine hatırlatmamız gerekir ki Birleşmiş Milletler Evrensel Olarak Tanınan İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması ve Geliştirilmesinde Toplumsal Kuruluşların (Organların), Grupların ve Bireylerin Hakları ve Sorumlulukları Üzerine Bildirge (3 Nisan 1998 kabul edilmiştir) diyor ki:

Madde 12:

Herkesin, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte, insan hakları ve temel özgürlüklerin ihlaline karşı mücadele etmek için barışçıl etkinliklere katılmaya hakkı vardır.

Devlet, bu bildirgede amaçlanan hakların meşru kullanımı çerçevesinde şiddet, tehdit, misilleme eylemi, fiili veya hukuksal ayrımcılık, baskı veya diğer keyfi hareketlere karşı, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte hareket eden tüm kişilerin yetkili otoritelerce korunması için gerekli tüm önlemlerin alınmasını dikkatle izler.

Bu bakımdan, herkes, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte, barışçı yollarla, insan haklarının ve temel özgürlüklerin ihlaline neden olan, ve devletin ihmali olan durumlar da dahil olmak üzere, devlete isnat edilebilen etkinlik ve eylemlerle birlikte başka grup ve bireylerce işlenmiş insan hakları ve temel özgürlüklerin kullanılmasıyla ilgili şiddet eylemlerine karşı tepki gösterdiğinde, ulusal yasalarca etkin biçimde korunmaya hakkı vardır.

Madde 13:

Herkesin, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte, bu bildirgenin 3. Maddesine uygun olarak, barışçı yollarla, salt insan haklarını ve temel özgürlükleri koruma ve geliştirme amacıyla kaynakları isteme, alma ve kullanma hakkı vardır.

Üstelik görüyorum ki, son 24 saat içerisinde (herhalde vize hikayesi desteklenemez olunca) benimle ilgili yanlış, yersiz, rahatsız edici iddialar çıkmaya başladı. Bu iddialara göre ben “köylüleri devlete karşı kışkırtmışım.” Bildiğiniz gibi, böyle bir şey yapmak çalıştığım kurumun prensiplerine ve Türk hukukuna aykırı olur. Evet, işim gereği bazen devlet memurlarını rahatsız edecek sorular sormak zorunda kalıyorum – amacımız insan hakları ihlallerinden dolayı devleti sıkıştırarak yapıcı eleştirilerle olumlu bir katkıda bulunmaktır. Bu konuda şüphe duyanların belgelerimize bakmaklarını tavsiye ediyorum. Türkiye devletinin bizim yazdıklarımızla bir problemi varsa, çalışmalarımızı fiilen engellemek yerine bizimle kontak kurarak kaygılarını iletmesi daha doğru. Örneğin TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış yakın bir tarihte bize eleştirel bir mektup gönderdi – ilgisinden memnunuz ve ifade ettikleri kaygıları çok ciddi bir şekilde değerlendirmekteyiz.