Kapalı Kapıları Açmak

Deliliğin bu başka biçiminin tarihini yapmak gerekiyor: Komşularını kapatan egemen akıl edimi içinde, insanların iletişim kurmak ve birbirilerini tanımak için deli-olamamanın acımasız dilini kullandıkları o öteki biçimin; hakikatin hükümranlığındaki yerini kesin olarak almadan önce, başkaldırının lirizmi tarafından diriltilmeden önce bu komplo anını yakalamak gerekiyor.

“Toplumumuz delileri hala dışlıyor.”
Michel Foucault

İnsan hakları savunucuları olarak, yaklaşık üç yıl önce, Bulgaristan’daki Dragash Voyvoda gibi sosyal bakım ve psikiyatri merkezlerinde, zihinsel engellilere ve psikiyatri hastalarına yönelik keyfi göz altıları ve kötü-muameleleri aktaran raporları okuduğumuzda dehşete kapılmıştık. Temerküz kampını anımsatan görüntüler insanın içine korkunç ürpertiler düşürüyordu. Bulgaristan’daki zihinsel engellilere ve psikiyatri hastalarına karşı, kamuoyunun gözlerinden uzak köşelerde gerçekleşen ayrımcılığın gerçekte hemen yanı başımızda durduğunu görmek ise, şok edici bir başka gerçeğe daha tekabül ediyor: Türkiye Gerçeğine!

Mental Disability Rights International (MDRI) tarafından hazırlanan ve Türkiye’deki psikiyatri servisleri, yetimhaneler ve rehabilitasyon merkezlerindeki sorunları, insan hakları açısından ele alan “Kapalı Kapılar Ardında” adlı rapor ülkemizin bir başka gerçeğine daha ışık tutuyor. Rapor, MDRI’ın iki yıllık bir süre boyunca Türkiye’de yaptığı incelemeleri ve elde edilen bulguları kapsamakta. Elde edilen ürpertici bulgulara göre, Türkiye’de kamuoyunun dikkatinden uzak merkezlerde, zihinsel engellileri de içerecek şekilde, psikiyatrik tedavi görenlere uygulanan insanlık dışı ve aşağılayıcı koşullar, işkenceyle eş değer nitelikte. Bu gerçekten de çok ciddi ve üzerinde durulması gereken bir iddia.

Rapora göre, bağımsız yargı organları açısından uygulanabilir herhangi bir prosedür ya da kanun olmadığı için, Türkiye’deki herkes keyfi bir şekilde ve uluslararası insan hakları hukukunu hiçe sayılarak, psikiyatri merkezlerinde gözaltına alınabilir. Bu, işkence ve kötü-muameleye maruz kalmak gibi ciddi bir tehlike altındasınız demektir. Örneğin, Bakırköy gibi bir Psikiyatri Hastanesinde gözaltına ya da daha doğru bir tabirle müşahede altına alınırsanız, herhangi bir anestezi ya da kas gevşetici olmaksızın elektro-şok uygulamasına maruz kalmanız mümkün. Daha da korkunç olanı, bu insanlık dışı muameleye sadece “tedavi” amaçlı değil, aynı zamanda cezalandırma amacıyla da maruz kalabilmenizdir. Tüyler ürpertici olan bir diğer yön, elektro-şok’un çocuklara da uygulanmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WTO) göre çocuklara, anestezi yapılsa dahi, hiçbir şekilde elektro-şok tedavisi uygulanamaz.

Rehabilitasyon merkezlerinde ve yetimhanelerde açlık ve susuzluk gibi temel ihtiyaçların yeterli düzeyde giderilmemesi vahametin diğer bir korkunç boyutu. Yine rapordan anladığımıza göre, bu tür merkezlerde asli unsur olan tıbbi bakımın ve gerekli rehabilitasyon ne yazık ki yok. İzolasyon hem çocuklar hem de yetişkinler üzerinde kullanılan yaygın bir yöntem. Kamuoyunun konuya olan ilgisizliği ise bardağı taşıran son damla niteliğinde!

Pek çok yerde olduğu gibi, kendi toplumumuzda da zihinsel engellilere ve psikiyatrik tedavi görenlere karşı geliştirilen ön yargı, tüm bu problemlerin temelindeki asıl neden. Buna neden olan bir diğer temel etken ise ekonomik zorluklar. Önyargıların yarattığı ayrımcı muameleler, kişiler arasındaki insani bağı kopartarak ötekine bir eşya muamelesi yapmayı kolaylaştırıyor. Bu ayrımcı muameleler, kimi zaman kurumsal boyutta da gerçekleşebiliyor ve onarılması çok zor, hatta mümkün olmayan acılara yol açabiliyor.

Türkiye Özürlüler Araştırması geçici sonuçlarına göre, nüfusun yüzde 12.29’unu, yani yaklaşık 8.5 milyonunu özürlüler oluşturuyor. Devlet Bakanı Güldal Akşit’in CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in yazılı soru önergesine verdiği yanıta göre, 68 milyon 622 bin 559 kişilik Türkiye nüfusunun 8 milyon 431 bin 937’si özürlü. Özürlülerin 3 milyon 783 bin 197’si erkek, 4 milyon 648 bin 740’ı kadın. Erkek özürlülerin toplam nüfusa oranı yüzde 11.1, kadın özürlülerin oranı ise 13.4. Özürlü nüfusun bölgelere göre dağılımında da farklılıklara var. Buna göre, en çok özürlü Marmara Bölgesi’nde bulunurken, en az özürlü Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşıyor. Marmara Bölgesi’ndeki nüfusun yüzde 13.1’i özürlüyken, bu oran Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 9.9 olarak belirlendi. Özürlü nüfusun yüzde 12.69’u kentlerde, yüzde 11.67’si ise kırsal kesimde yaşıyor. Özürlü nüfusun yüzde 1.25’ini ortopedik özürlüler, yüzde 0. 38’ini dil ve konuşma özürlüler, yüzde 0.60’ını görme özürlüler, yüzde 0.37’sini işitme özürlüler, yüzde 0. 48’ini zihinsel özürlüler oluşturuyor. Diğer tür özürler ise özürlü nüfusun yüzde 9.7’si.

Bugün, psikiyatrik tedavi görenlerin (veya göremeyenlerin) sayısal verisi elimizde yok. Düzenli verilerin olmayışı dahi, şüphelerin konunun üzerinde toplanması için yeterli gerekçe sayılabilir. Ayrıca, uzmanlar tarafından da öngörüldüğü üzere, zihinsel engelli olan veya psikiyatrik tedavi gören kişilerin, kendilerini olası tacizlerden koruma şansı çok düşük. Tüm bu veriler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki yargılamalarda, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle pek çok kere mahkum olduğu gerçeği ile birleştiğinde şüphelerin yersiz olmadığı aşikar.

Korkunç gerçeğin bir diğer yönü de, benzer nitelikteki vakaların çoğunun devlet kurumlarında ve bizzat devlet görevlilerince gerçekleştirilmesidir. Bunun temel nedenlerinden biri, yapılan muamelelerin kamuoyu denetiminden uzak yerlerde ve kapalı kapılar arkasında yapılmasıdır. Söz konusu insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleyi gerçekleştirenler, bu hareketlerini kimsenin haberi olmadığı varsayımıyla daha da kolay gerçekleştirebilmektedir. Başkalarının bu durumdan haberdar olması zulmü durdurmakta ya da en azından azaltmaktadır. Bu tür durumlarda anahtar kelime bilgidir. Çünkü bilgi kapalı olan kapıları açabilmenin yegane çözümdür. İşte, MDRI gibi saygın kurumların başarısı da budur. Bizlere, kamuoyuna harekete geçmek için yeterli, zamanında ve doğru olan bilgiyi aktarmak.

Bu açıdan bakıldığında, İnsan Hakları Gündemi Derneği olarak, MDRI’ın sarf ettiği eforu saygıyla karşılamamak elde değil. “Kapalı Kapılar Ardında” adlı rapor, sadece Türkiye’deki psikiyatri servisleri, yetimhaneler ve rehabilitasyon merkezlerindeki insan hakları sorunlarını sergilemekle kalmıyor, aynı zamanda soruna ilişkin yapıcı çözüm önerileri de getiriyor. Psikiyatri servisleri, yetimhaneler ve rehabilitasyon merkezlerini de içerecek şekilde, tüm göz altı merkezlerinin harici ziyaretler ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği halinde bağımsız uzmanlarca denetlenmesini öngören, BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye Dair Seçmeli Ek Protokolün Türkiye tarafından bir an önce onaylanması, mevcut çözüm önerilerinin hayata geçirilebilmesi için hayati bir öneme sahip. Bunun için de “bağımsız” bir “insan hakları kanununun” ivedilikle hayat geçirilmesi bir zorunluluk. Sivil toplum örgütlerinin de demokratik bir şekilde içinde yer alabileceği, bağımsız bir insan hakları kurumu, BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye Dair Seçmeli Ek Protokol gibi mekanizmaları işleterek, olguların doğru bir şekilde bulgulanmasını sağlayacağı gibi, varlığıyla önleyici de olacaktır. Yeter ki, kapalı kapıları açabilmenin, ancak zihnimizdeki kapıları açmakla mümkün olabileceğini unutmayalım.

İnsan hakları ihlallerinin sona erdiği bir dünya dileği ile…

Hakan ATAMAN
İnsan Hakları Gündemi Derneği
Genel Sekreteri

Michel Foucault; “Büyük Kapatılma – Deliliğin Tarihine Önsöz”; Çev: Işık Ergüden&Ferda Keskin; Ayrıntı Yay.; Birinci Basım; İstanbul; 2000;

S.20-21.A.e.g. “Delilik ve Toplum”; S. 84.

Bulgaria Arbitrary detention and ill-treatment of people with mental disabilities; AI Index: EUR 15/008; 10 October 2002; http://web.amnesty.org/library/index/ENGEUR150082002 web sitesinde mevcuttur. Bulgaria Far from the eyes of society Systematic discrimination against people with mental disabilities; AI Index: EUR 15/005/2002; 10 October 2002; http://web.amnesty.org/library/index/ENGEUR150052002 web sitesinde mevcuttur: Amnesty International, the Bulgarian Helsinki Committee ve elinizdeki raporun da hazırlayıcısı olan Mental Disability Rights International’ın işbirliği ile hazırlanan raporlar, Ekim 2001 ile Ocak 2002 arasındaki incelemeleri kapsıyordu.

Çocuğu için ‘Sorumluluğu al, iğneyle öldürelim’ demişler; Zaman Gazetesi; Nihat Yıldız, Fikri Kaya, İzmit; 22.03.2002;
http://www.zaman.com.tr/2002/03/22/marmara/butun.htm
‘Kölelik’ bir gelenekmiş! ; Radikal Gazetesi; 18 Eylül 2004;
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=128356 web sitesinde mevcuttur.
Zincirleriyle yandı; Radikal Gazetesi; 18 Eylül 2004;
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=128356

Türkiye nüfusunun yüzde 12.29’u özürlü; CNN TÜRK; 23 Ekim, 2004 13:08:00 (TSİ); http://www.cnnturk.com.tr/arama/haber_detay.asp?PID=00318&haberID=45440 web sitesinde mevcuttur. Ayrıca bkz. TÜRKİYE 2003 ÖZÜRLÜLER ARAŞTIRMASI SONUÇLARI; Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı; http://www.tsd.org.tr/istatistik/Engelli_Istatistikleri_02Aralik2003.doc web sitesinde mevcuttur.Bu da ‘taciz’ aritmetiği;
Milliyet Gazetesi;http://www.milliyet.com/2005/02/25/yasam/yas01.html web sitesinde mevcuttur.