Geçen yılın Mart ayı başlarında insan haklarına ilişkin mevcut durumu yerinde görmek ve bir rapor hazırlamak üzere Balkanlar’da bulunuyorduk. Saraybosna’dan bindiğimiz eski bir otobüsle kar altındaki Sırbistan topraklarını geçip Priştine’ye ulaştığımızda Arnavutlar BM Temsilcisi Ahtisaari’nin hazırlamakta olduğu Kosova’nın nihai statüsüne dair planı protesto etmek için sokaklardaydı. Kosova Askeri Misyonu’na (KFOR) bağlı askeri araçların sürekli gezindiği yolların kenarları savaşta hayatını kaybeden Arnavut gençlerinin anıt mezarları ile doluydu. Arnavutların savaşın izlerini hafızalarından çıkarmak istemediğine dair en önemli kanıtlardan biri de Parlamento Binası önünde asılı duran ve savaşta kaybedilen çok sayıda insana ait fotoğraflardı.
Savaşın ardından geçen süre içinde bugüne kadar BM Geçici Yönetimi tarafından idare edilen Kosova’da Sırp azınlığın dışında halkın büyük çoğunluğu bağımsızlık beklentisi içindeydi. Nitekim geçen yılın sonlarında BM Güvenlik Konseyi’ne Kosova Özel Temsilcisi Ahtisaari tarafından sunulan rapor, Kosova’ya denetimli bir bağımsızlık verilmesini öneriyordu. Bosna-Hersek savaşından bu yana Balkanlar’daki Arnavut nüfusa özel bir ilgi gösteren ABD, Sırbistan’ın ve dolayısıyla Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu sınırlamak açısından da Kosova’nın bağımsızlık taleplerini destekleyen politikalar uyguladı. AB üyesi ülkeler yakın tarihe kadar Kosova konusunda bir bölünmüşlük yaşamış olsalar da bugün gelinen noktada bağımsızlığın tanınması yönünde geniş bir konsensüs oluşmuş durumda. Dolayısıyla Sırbistan’ın her koşulda toprak bütünlüğünü desteklediğini açıklayan ve Kosova’nın bağımsızlığı ile uluslararası hukukun çiğnendiğini iddia eden Rusya ile ABD arasında yeni bir çatışma alanının doğmakta olduğuna dair çeşitli yorumlar yapılıyor.
Uluslararası Hukuk Ne Diyor ?
BM Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı ve 10 Haziran 1999 tarihli kararında Kosova, Eski Yugoslavya Federal Cumhuriyeti içinde özerklik statüsü tanınmaktadır. Sırbistan bu kararı gerekçe göstererek Kosova’nın kendi toprakları içinde özerk bir bölge olabileceğini kabul etmekle birlikte hiçbir zaman bağımsızlık talebinde bulunamayacağını aksi halde bunun ayrılıkçılık anlamına geleceğini iddia etmektedir. Fakat 1244 sayılı kararın 11/e maddesine göre Kosova’nın nihai statüsü belirlenirken Rambouillet Anlaşmasının dikkate alınacağı ifade edilmektedir ki buna göre, statü belirleme aşamasında diğer koşullar ile birlikte halk iradesinin dikkate alınacağına vurgu yapılmaktadır. Kosova’da bugün ortaya çıkan halk iradesi ise bağımsızlık yönündedir. BM Güvenlik Konseyi 1244 sayılı kararı iptal ederek yeni bir karar almaya çalışmış ancak Rusya’nın vetosu ile karşılaşmıştır. Hali hazırda BM Güvenlik Konseyi bağımsızlık doğrultusunda bir karar alamamakla birlikte mevcut 1244 sayılı karar üzerinden NATO Kosova’daki varlığını sürdürmektedir. Burada ABD ve AB’nin uluslararası hukuku ciddi biçimde “esneterek” Güvenlik Konseyini bypass etmeleri söz konusudur ve bunu da başarmış görünmektedirler. Sırbistan’ın ise yakın geçmişte Balkanları kan gölüne çeviren politikaların sahibi bir ülke olduğunu anımsadığımızda bugün uluslararası hukuku kendi çıkarları için kullanmaya çalışmasını traji-komik bir davranış olarak yorumlamak mümkündür. Halen soykırım suçlusu olarak aranan ve adalet önüne çıkarılmayı bekleyen siyasi ve askeri liderler Sırbistan’ın tüm güvencelerine rağmen mahkemeye teslim edilmemiştir.
Yeni Etnik Bölünmeler ve Soğuk Savaş Korkusu
Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte Balkanların yanısıra Gürcistan, Kuzey Irak, İspanya, Kuzey Kıbrıs ve Rusya’da yeni gelişmelerin ve tartışmaların yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Rusya Lideri Putin’in Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan ABD ve AB ülkelerini bugüne kadar Kuzey Kıbrıs’ı tek taraflı bir devlet olarak tanımayarak ikiyüzlülükle suçlaması ve Abhazya, Osetya sorununu gündeme getirmesi, Kosova üzerinden güç mücadelesinin tırmanacağı izlenimi vermektedir. Bilindiği gibi öteden beri Gürcistan’ın egemenlik haklarını kullanması ile ilgili Rusya ve Gürcistan arasında sorunlar yaşanmaktadır. Bir başka ciddi siyasal çalkantıya yol açmasından kaygı duyulan sorun ise Bosna Sırp Cumhuriyeti üzerinde Sırbistan tarafından uygulanabilecek baskı ve Sırp Cumhuriyeti’nin tek taraflı olarak Bosna-Hersek Federasyonu’ndan ayrılma olasılığıdır. Bu durumda Balkanlar’da yaşanabilecek yeni gerginliklerin çatışmaya dönüşme riski de artacaktır. Diğer taraftan İspanya’nın Kosova’nın bağımsızlığını tanımayacak olmasının arka planında tahmin edilebileceği gibi Katalan Bölgesindeki siyasi sorunlar bulunmaktadır. Kosova’nın bağımsızlığı dünyada öylesine domino etkisi uyandırmış durumda ki, siyasi gözlemciler Kosova’nın statüsüne en yakın konumdaki bölgenin Çeçenistan olduğuna dikkat çekmekte ve uluslararası güç dengeleri gözetilerek yakın gelecekte Çeçenistan’ın bağımsızlığına yeşil ışık yakılabileceğini ifade etmektedir. Kuzey Irak Kürdistan Özerk Bölgesi de Kosova’nın bağımsızlık ilanından fazlasıyla etkilenecek bölgeler arasındadır.
Ancak bütün bu ihtimaller beraberinde yeni etnik bölünmeleri ve bölgesel çatışmaları tetikleyecek potansiyeli barındırmaktadır.
ABD Denetimli Bağımsızlık İstiyor
Kosova’nın bağımsızlığı Balkanlarda Sırplarla birlikte en yoğun nüfusa sahip olan Arnavutlarda yeni bir milliyetçi heyecana yolaçabilir. Aşırı milliyetçi Arnavutlar Kosova’nın bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte Makedonya’nın da sınırlarının tartışmaya açılması gerektiğini söylerken aynı zamanda ideallerini de seslendirmiş oluyorlar. Arnavutluk’tan başlayan koridorun arasında kalan Makedonya’da Arnavutların en büyük ikinci etnik grup olduğu düşünüldüğünde Arnavut milliyetçiliğinin Balkanlar’ın çok parçalı etnik yapısında nasıl bir sarsıntıya yol açacağını tahmin etmek zor değildir.
ABD’nin Balkanlar’daki mevcut düzeni kendi menfaatleri doğrultusunda yeniden şekillendirme çabası içinde Arnavutlar önemli bir role sahiptir. Nitekim ellerinde ABD bayrakları ile coşkulu gösteriler yapan Kosovalı Arnavutlar bu minnettarlığın en anlamlı fotoğrafını oluşturmaktadır. Savaşın sona ermesinden bu yana BM ve NATO gücü desteğiyle Kosovalı Arnavutların özerk bir yapı içinde kendi kendilerini yönetme kabiliyetini izleyen ABD, Sırbistan’ın elindeki tüm kozların iyice zayıfladığı bir anda Kosova’yı bağımsızlık için cesaretlendirmiştir. Bu yöntemin başarıya ulaşması durumunda bir başka ABD minnettarlığının yaşandığı bölge olan Kuzey Irak Kürt Bölgesinin de bağımsızlık beklentisi şartlar oluştuğunda mümkün olabilecektir.
Bağımsızlıklar ya da ülkelerin kendi geleceğini tayin hakkı günümüz dünyasında ancak siyasal aktörlerin izin verdikleri zamanda, izin verdikleri kadar ve izin verdikleri bir coğrafya ile sınırlandırılmaktadır. BM ve NATO gibi çok uluslu kurumların himayesinde gerçekleşen bağımsızlıklar, aynı zamanda küresel güçler adına bu kurumlar tarafından denetlenmektedir. Bu süreç zaten Ahtisaari planı ile Kosova’da uygulanmaya başladı ve bağımsızlık “denetlenmek şartıyla” tanınmış ve desteklenmiş oldu.
Geriye “bağımsızmış gibi yaparak” bağımsızlıklarını ilan edecek yeni etnik devletçikler kalıyor ve dünya Kosova’nın siyasi konumu ile birlikte yeni bir döneme giriyor.
Selvet Çetin
İHGD Balkanlar Koordinatörü