Reform Değil Tadilat!

ORTAK AÇIKLAMA
2 EKİM 2019
Reform Değil Tadilat!

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanarak 30 Mayıs 2019 tarihinde kamuoyu ile paylaşılan Yargı Reformu Strateji Belgesi çerçevesinde; iktidar partisi milletvekillerinin imzaları ile 30 Eylül 2019 günü Meclis Başkanlığı’na sunulan yasa değişikliği paketine ilişkin görüşlerimizi kamuoyunun dikkatine sunmak istiyoruz.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; biz aşağıda imzası olan Hak temelli örgütler, detaylı olarak incelediğimiz yasa değişiklik metninde REFORM değil, ancak TADİLAT girişimi görüyoruz. Zira; vizyonunu “güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi” olarak belirlediğini ifade eden bir yaklaşımın, öncelikle özgürlük ve güvenlik hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, adil yargılanma gibi hukuksal korumanın temel yapı taşlarına uygun bir yapı inşa etmesi gerekir ki, gerçek anlamda bir reform olsun. Aksi takdirde maalesef; sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilmiş, sıva çatlakları boyalarla kamufle edilen, dolayısıyla amaca ve ihtiyaca cevap vermeyen bir yapı ile karşı karşıyayız demektir.

  • Hakkında soruşturma, kovuşturma ya da kesinleşmiş bir ceza hükmü olmayan KHK mağdurlarına İçişleri Bakanlığınca yeniden pasaport verilebileceği yönünde yapılacak düzenleme, malumun ilanı niteliğindedir. Zira asıl olan özgürlüktür, ancak istisnai olarak ve yasa ile kısıtlanabilir.
  • Olağanüstü Hal döneminde ortaya atılan ve ceza yasalarında yer almayan “iltisak” ve “irtibat” kavramlarının yasa metnine alınmaları, kanun yapım tekniğine uymadığı gibi hukuki de değildir.
  • Olması gereken, KHK’ları kanun haline getiren 7145 sayılı kanunun düzeltilmesi ve gasp edilen hakların doğrudan iadesidir.
  • Getirilmek istenen Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı hiçbir yaraya derman olmayacağı gibi, yeni sorunlara yol açacaktır. Halen 100 civarında Hukuk Fakültesinde 50.000 ‘in üstünde hukuk fakültesi öğrencisi öğrenimine devam etmektedir. Ülke çapında avukat sayısı   100.000’den fazladır. Ancak bir taraftan yeni fakülteler açarken bir yandan sınavla sayıyı sınırlamaya çalışmak doğru değildir.
  • Avukat sayısının artması ya da mesleki kalitenin ölçümlenmesi amacını öne sürenlere anımsatmak isteriz ki; ÖSYM tarafından yapılacak çoktan seçmeli sınavlarla ancak bilgi ölçülebilir, avukatlık becerisi değil. Bu nedenle; var olan Hukuk Fakültelerinin aktif bir şekilde denetlenmesi, öğretim üyesi ve fiziki koşullar bakımından ölçülebilir standartlar belirlenerek bu standartların altında kalan fakültelerin kapatılmaları gerekmektedir.
  • Terörle Mücadele Kanunun 7/2. Maddesine “Haber verme sınırını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” cümlesinin eklenmesi önerilmektedir. Evrensel hukuk çerçevesinde; ifade özgürlüğünün kapsamı zaten budur. Yapılması gereken, demokrasi önünde engel teşkil eden Terörle Mücadele Kanunu’nu kaldırmak, eğer bu yapılamıyorsa, ilgili maddeye “açıkça şiddeti övme ya da destekleme” kıstasını getirmektir.
  • Paketle Türk Ceza Kanunu’nun 75.maddesine ön ödeme kurumuyla ilgili bir ekleme yapılmaktadır. Ön ödemeye tabi suçların kapsamını sınırlı olarak genişleten ve ön ödemede taksitlendirme usulünü getiren bu değişiklik olumlu olarak değerlendirilmektedir.
  • 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılması öngörülen değişiklik ile azami tutukluluk süreleri belirlenmektedir. Ancak asıl olan özellikle “katalog suçlar” olarak bilinen ve CMK m.100’de sayılan kimi suçlar söz konusu olduğunda adeta otomatiğe bağlanmış tutuklama usulünün terkedilmesidir.
  • Tutuklama şartları, her olay özelinde hakim tarafından belirlenmek üzere somut kaçma şüphesi ve delilleri karartma olasılığı ile sınırlanmalı, tutuklama kurumu peşin bir cezalandırma mekanizması olmaktan çıkarılmalı ve ancak zorunlu hallerde başvurulan bir koruma tedbiri şekline kavuşturulmalıdır.
  • Genelde tüm cinsel suçlar, özelde ise cinsel saldırı ve cinsel istismar mağduru kadın ve çocuklarda ikincil travmalara neden olan ifade alma hususunda CMK m.236 bağlamında getirilmesi düşünülen düzenlemeler, amaçsal olarak olumlu bulunsa da kadın hakları ve çocuk hakları alanlarında faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin görüşleri mutlaka alınmalı, uygulamadaki muğlaklık giderilmelidir.
  • CMK m.250 ve 251’de yapılacak değişiklikler ile getirilmesi düşünülen seri ve basit yargılama usulleri konusu da dikkat çekici niteliktedir. Her ne kadar, bu yargılama usulleri ile görece basit suçlar açısından yargı makamlarının yükünün azaltılması ve yargılama sürelerinin kısaltılması amaçlanmışsa da; bu değişikliklerin adil yargılanma hakkı bağlamında savunma hakkının kısıtlanması sonucu doğurmamasına özen gösterilmelidir.
  • İstinaf ve temyiz dengesi de taslağın dikkat çeken hükümlerinden biridir. İstinaf incelemesini, Yargıtay’ın iş yükünü azaltan ara formül olarak lanse eden ve kovuşturma sürelerinin azaltılmasını hedeflediğini iddia eden siyasi yaklaşımla mevcut uygulamalar birbiri ile çelişmektedir.
  • Cumhuriyet Gazetesi davası örneğinden hareketle, aynı davada yargılanan sanıklardan daha az ceza alanların, temyiz sınırının altında kalması nedeniyle, istinaf denetiminden sonra cezaları kesinleşerek infaz edilmeye başlanmıştır. Buna karşın, daha çok ceza alanlar açısından istinaf denetiminden sonra temyiz denetimine yer verilmesi nedeniyle süreç henüz devam etmektedir. Bu tip durumların yaşanmaması için, usul değişiklikleri apar topar çıkarılmamalı, hukuk kamuoyu ve ilgili sivil toplum örgütlerinin görüş hazırlayabilmesi için yeterli zaman verilmeli, hukukun yap-boz tahtasına çevrilmesi önlenmelidir.
  • 5652 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun çerçevesinde mahkemelerce verilen erişimin engellenmesi kararlarının uygulama alanının genişletilmesi, geç kalsa da olumlu değerlendirilmektedir.

Yukarıda belirtilen tüm bu noktalardan hareketle, kamuoyuna bir “reform” olarak sunulan  taslağın, aslında insan hak ve özgürlüklerinin genişletilmesinde bir reform olmadığı, olsa olsa geçici birtakım çözümler üretme gayesiyle sınırlı bir “tadilat” girişimi olduğu, gerçek bir reformist atmosferin acilen yaratılması ve buna uygun adımların atılması zorunluluğu, insan haklarını temel alan bir bakışın acilen Adalet Bakanlığı bürokrasisine yerleştirilmesi ve insan hakları temelli olmayan hiç bir  reform girişiminin başarılı olma olasılığının bulunmadığı, kamuoyunun takdirine sunulur.

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği | Hak İnisiyatifi Derneği | İnsan Hakları Derneği | İnsan Hakları Gündemi Derneği | Yurttaşlık Derneği |