Dokunulmaz Alanlar

04.01.2004

Milletvekili dokunulmazlığıyla birlikte neredeyse tüm ülkeyi kaplayan kamu görevlilerinin dokunulmaz alanlarına da dokunulacak mı?

Bir süredir milletvekili dokunulmazlığı etrafında yapılan “dokunulmazlık” tartışması, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in açıklamalarıyla yeni bir boyut kazandı. Bakan, yasama, yürütme ve yargıdaki ayrıcalıklarda “Kantarın topunun kaçtığını” belirterek konunun AB ülkelerindeki uygulamalara göre düzenlenmesi gerektiğini ifade etti. Ayrıcalıklar sistemini bir bütün olarak ele almaya yönelik tartışmanın başlaması hayırlı oldu. Tartışma aynı zamanda hukuk devletinin güçlendirilmesi ve yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin yönetenlere karşı korunması açısından da yaşamsal öneme sahip. Gerçekten de yasamadaki ayrıcalıklar bir yana, yıllardır tartışılan ama nedense bir süredir unutulmaya yüz tutmuş kamu görevlilerinin dokunulmazlığı sorununda kantarın topu çoktan kaçmış ve bu konuda Sayın Bakan’a hak vermemek elde değil. Öteden beri insan hakları ihlallerinin soruşturulması ve sorumlularının adalet önüne çıkarılmasında dokunulmazlık kalkanı aşılması neredeyse imkansız bir engel olarak önümüze çıktı, sanıkları hep korudu. Kamu görevlilerine suç işleme ayrıcalığını sağlayan ve bir nevi onları cezadan muaf tutan dokunulmazlık sistemi hukuk devletinin kara deliklerinin başında geliyor.

Yetkili, bölge idare mahkemeleri
Bilindiği gibi, Cumhuriyet öncesi dönemde çıkarılan ve uzun süre eleştiri konusu olan Memurun Muhakematı Muvvakat Kanunu (MMMK) birkaç yıl önce yürürlükten kaldırılarak, yerine 4483 sayılı “Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Yasa” adıyla yeni bir düzenlemeye gidildi. Suç işleyen kamu görevlilerinin yargı önüne çıkarılmasında çok ciddi bir iyileştirme olarak sunulan yeni yasa, aslında kamu görevlilerinin yargılanabilmesini sağlamıyor, aksine birçok hükmüyle eski yasayı aratıyordu. Eski yasa, kamu görevlisinin yargılanıp yargılanmayacağına karar verme yetkisini illerde vali, ilçelerde kaymakam başkanlığında bir kurula verirken, yeni yasa bu görevi sadece vali ve kaymakamlara veriyordu. “Soruşturma izni vermeye yetkili makam” olan vali ve kaymakamlar
bizzat araştırma veya soruşturma yapmıyor, bu görevi işkence, hukuk dışı infaz vb. insan haklarıyla ilgili şikayetlerde bir polis şefi veya bir askeri rütbeliye veriyor. Uygulamada çoğu kere şikayet edilen kamu görevlilerinin bizzat amiri durumundaki bir yetkilinin araştırma yapmakla görevlendirildiğine bile tanık olunabiliyor. Doğal olarak, istisnalar dışında soruşturma izni verilmeyerek dosyalar raflara kaldırılıyor ve yasaları ihlal edenler yargılamaktan muaf kalıyor. Acaba Türkiye’de kamu görevlilerinin sorumluluğu iddiasıyla yapılan şikayetlerin yüzde kaçı dokunulmazlık duvarını aşarak, failler yargılanabiliyor merak ediyorum. AB’ye uyum çerçevesinde çıkarılan 6. Uyum Paketi’nde işkence suçlarında bu ayrıcalık kaldırıldıysa da, insan hakları ihlalleri işkenceden ibaret değil. Ayrıcalık sistemi olduğu gibi duruyor.

Öte yandan eski yasada olduğu gibi, yeni yasa uyarınca da, çok az sayıda verilen soruşturma izinlerine sanıkların itirazı durumunda incelemeyi Bölge İdare Mahkemeleri yapıyor. Bu mahkemelerin incelemeleri; idarenin (vali ve kaymakamın) yaptığı soruşturmanın usulüne uygun veya eksik yapılıp yapılmadığını denetlemekle sınırlı olması gerekirken, uygulamada bölge idare mahkemeleri kendilerini ceza mahkemesi gibi görerek, çoğu kere sanıkların suçu işleyip işlemediği veya bu konuda yeterli delil bulunup bulunmadığı biçiminde esas nitelikte kararlar verebiliyor, verilen soruşturma izinlerini de kaldırabiliyor. Dahası bu mahkemenin kararları kesin nitelikte olup, az sayıda verilen soruşturma izinlerini kaldırdığında savcılık veya mahkemelere yargılama faaliyetini sürdürme imkanı bırakmıyor. Bu yıl yaşanan ve hukuk dışı infaz / yargısız infaz iddiasıyla başlatılan bir soruşturmayla ilgili bu mahkemelerden birinin verdiği karar, bu alandaki uygulama sorunlarını çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Soruşturması tamamlandığından ve esasen yoruma da ihtiyaç duyulmadığından, konuya ilişkin kısa bilgiler vermenin sakıncası bulunmuyor. Bu yılın Mart ayında Şırnak’ın Uludere ilçesinde jandarma görevlilerinin açtığı ateş sonucu Hacı Ölmez adlı bir yurttaş yaşamını yitirmişti. Kaçakçı olduğundan şüphelenildiğini ve kaçtığı için ateş edildiğini savunan jandarma yetkililerine karşın, Ölmez’in yakınları olayın kasti ve yargısız bir infaz olduğunu ileri sürüyordu. Yani en azından görevlilerin ateşi sonucu ortada bir ceset ve iki farklı iddia bulunuyordu. Soruşturmaya başlayan savcılık, bir süre sonra kaymakamlık makamından soruşturma izni talep etmiş, İlçe kaymakamı da, “olayın meydana geldiği sabit olduğundan, delillerin takdiri yargı yerlerine aittir” biçiminde yerinde bir kararla soruşturma izni vermişti.

Aynı olayla ilgili TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Diyarbakır Milletvekili sayın Cavit TORUN ve Adıyaman Milletvekili sayın Faruk ÜNSAL da Uludere İlçesine bir inceleme ziyareti yaptı, son derece objektif ve itinayla hazırladıkları bir raporu Meclis Başkanlığı’na sundu, aynı raporu Komisyon’un elektronik sayfasında da yayımlayarak, yaptıkları saptamaları kamuoyu ile paylaştılar. Milletvekilleri de öldürme olayının hukuka aykırı yapıldığını, sorumluların yargılanması gerektiği sonucuna vardılar. Ancak inceleme için dosyanın önüne geldiği bir bölge idare mahkemesi,
“sanıkların atılı suçu işlediklerine ilişkin yeterli delil yok” diyerek soruşturma iznini kaldırabildi. Bir ceza mahkemesi olmayan ve üyeleri arasında hukuk eğitimi almamış yargıçların da görev yapabildiği bu idare mahkemesi yaşama hakkının ihlali gibi bir konuda, kendi kuruluş amacına da aykırı şekilde bir kararla sanıkların yargılanması yolunu kapatabiliyordu.

Son iki yıl içinde AB ile uyum çerçevesinde insan hakları alanında çok sayıda yeni ve iyileştirici düzenlemeler yapıldı, adımlar atıldı. Yetkililer AB yolunda 2004 yılının insan hakları için uygulama yılı olacağını söyleye dursun, dokunulmaz alanlardan insan haklarını uygulayacak çok az alan görünüyor. Bakalım milletvekili dokunulmazlığıyla birlikte neredeyse tüm ülkeyi kaplayan kamu görevlilerinin dokunulmaz alanlarına da dokunulacak mı?

TAHİR ELÇİ
Avukat/Diyarbakır Barosu

(Radikal Gazetesi Arşivinden tüm yazılarını ara)

http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=2924