“Herkes kişi özgürlüğü ve kişi güvenliği hakkına sahiptir. Hiç kimse keyfi olarak gözaltına alınamaz veya tutulamaz.”
2019 yılı Şubat ayında farklı günlerde Salim Zeybek, Gökhan Türkmen, Erkan Irmak, Yasin Ugan, Özgür Kaya ve Mustafa Yılmaz’ın zorla kaçırıldıkları yönünde ciddi iddialar mevcuttur. Ailelerin ve kurumların arama mücadelesi bu süreçte devam etmiştir.
Kamuoyuna yansıyan bilgilerden “28 Temmuz 2019’da akşam saatlerinde ailelerini arayan polislerin; ailelere Salim Zeybek, Erkan Irmak, Yasin Ugan ve Özgür Kaya’nın rutin GBT kontrollerinde gözaltına alındığını, şu anda Emniyet binasında olduklarını ilettiği, sabah aileler ve avukatların TEM’e giderek görüşme yapmak istediği, akşam saatlerinde ailelerden 1 kişiye 5 dakikalık görüşme izni verildiği ancak gözaltına alınan kişilerin avukatları ile görüşemediği” öğrenilmiştir. Görüşmeden sonra dört kişinin zayıfladıkları ve tedirgin bir halde olduğu bilgisi kamuoyuna yansımıştır. Tüm iddialar etkili bir soruşturma yürütülerek ortaya çıkartılmalı ve sorumlu olan kişiler hakkında yasal işlemler başlatılmalıdır.
Bu kişilerle ilgili gelişmeler devam ederken, Yusuf Bilge Tunç’un da kaçırıldığı iddiası kamuoyuna yansımıştır. Halen Mustafa Yılmaz, Gökhan Türkmen ve Yusuf Bilge Tunç’un akıbetleri konusunda bir bilgi bulunmamaktadır.
insan hakları ihlali iddiası olduğunda devletlerin temel görevi etkili bir soruşturma yapmak, iddiaları araştırmak, kanıtların belgelenmesini ve yargıya ulaşmasını sağlamak, suçluları ortaya çıkartmak ve adaletin yerine getirilmesini sağlamaktır.
Devletlerin işkenceyi önleme ve soruşturma yükümlüğü, özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin gözaltı giriş/çıkış, cezaevi giriş sırasında tıbbi değerlendirmelerinin yapılarak “işkence ve diğer kötü muamelelerin etkin tıbbi araştırılması ve belgelenmesi”ni gerektirmektedir. 28 Temmuz’dan itibaren resmi gözaltı süreci başlatılan kişiler hakkında yürütülecek işlemler ciddi insan hakları ihlali ve işkence iddiasının varlığı nedeniyle İstanbul Protokolü’nde tanımlanan yasal etik ve mesleki standartlara uygun olarak yürütülmek durumundadır. İstanbul Protokolü’nde, etik normlar ve uluslararası sözleşmelerde özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin ayrıma uğramaksızın, eşit, adil, insan onuruna yakışır bir biçimde sağlık hizmetine ulaşma hakkına sahip olduğu, muayenelerin kişilik haklarına saygılı, hekimlik sanatını uygulamaya elverişli koşullarda ve gizlilik haklarının korunarak yerine getirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ağır ve ciddi insan hakları ihlalleri söz konusu olduğunda bağımsız ve kişinin kendi hekiminin de tanı ve tedavi süreçlerine katılımı sağlanmalıdır. İşkence ve kötü muamele iddiası veya kuşkusu olan tüm durumlarda fiziksel değerlendirmelerin yanı sıra ruhsal yakınmalar ayrıntılı olarak sorgulanarak ruhsal değerlendirme yapılmalıdır. Hekimin tanı ve tedavi süresince klinik kanaati doğrultusunda özgürce hareket etmesi, muayene veya tedavi için farklı bir bilgi veya deneyime ihtiyaç duyması, araştırma ve değerlendirme yönünden kendisini yetersiz hissettiği durumlarda; gerekli yetkinliğe sahip başka bir hekime danışması veya ilgili hekime yönlendirmesi sağlanmalıdır.
Şubat ayından bu yana kayıp altı kişiden Mustafa Yılmaz ve Gökhan Türkmen ile yeni kaçırıldığı iddia edilen Yusuf Bilge Tunç’un nerede ve ne durumda oldukları bilinmemektedir. Yetkililer bu kişilerin durumu hakkında etkili bir soruşturma başlatılmalı ve aileleri bilgilendirilmelidir. Belirsizlik hali ile aileler ayrıca acı çekmeye itilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, hali hazırda “Birleşmiş Milletler Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Sözleşme”ye taraf değildir. Türkiye’nin bu sözleşmeye acilen taraf olması gerekmektedir. Bizler, insan hakları kurumları olarak Türkiye’nin bu sözleşmeye taraf olmasını talep ediyoruz.
Kişi özgürlüğü ve güvenliğinden yoksun bırakacak bir şekilde tehdit, baskı ve zorla kaçırma eylemi, buna maruz kalan kişileri işkence ve kötü muamele riski altında da bırakan, ciddi bir suçtur. İnsanlığın ortak kazanımları, insan hakları sözleşmeleri ve yasal düzenlemeler; yaşam hakkı başta olmak üzere insan hakları konusunda ortak birikimi yok sayan ve ihlal eden her türlü davranışın mutlak yasak kapsamında olduğunu, bu davranışlara başvurulmasının hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini ve devletlerin bu tür işlemleri gerçekleştiren kişiler hakkında etkili bir soruşturma yaparak hakikati ortaya çıkartmasını benimser. Mutlak yasak kapsamında olan ve ağır insan hakları ihlali anlamına gelen bu tür uygulamaların bir daha yaşanmaması için Devletler sorumlular hakkında yasal işlemleri başlatmalı ve bu ve benzeri eylemlere asla başvurulamayacağının altını çizmeli, yasadışı olan bu uygulamalara son verilmesi için gerekli çalışmaları yürütmelidir.
Herkes kişi özgürlüğü ve kişi güvenliği hakkına sahiptir. Hiç kimse keyfi olarak gözaltına alınamaz veya tutulamaz. Hiç kimse hukukun öngördüğü sebepler ve usuller dışında özgürlüğünden yoksun bırakılamaz. Avukata erişim hakkı da en temel haklardan biridir. Soruşturmanın hiçbir aşamasında avukatla görüşme hakkının kısıtlanamayacağı, ulusal ve uluslararası mevzuatta açıkça düzenlenmiştir. Bu nedenle aileler ve Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi tarafından görevlendirilen avukatların yukarıda adı geçen kişilerle görüşme yapması hukuki bir zorunluluktur. Konuyla ilgili olarak Birleşmiş Milletler Zorla Kaybedilme Çalışma Gurubu ile de temas sağlanmalı ve iş birliğinde bulunulmalıdır.
Biz insan hakları kurumları olarak hakikatin ortaya çıkartılmasını, gözaltında olan kişilerle ilgili usuli güvencelerin yerine getirilmesini, kötü muamele ve işkence iddiaları nedeniyle İstanbul Protokolü’nde tanımlanan yasal, etik ve mesleki standartlara uyulmasını ve hala kendilerinden haber alınamayan Mustafa Yılmaz, Gökhan Türkmen ve Yusuf Bilge Tunç’un da bulunmalarını ve konunun takipçisi olacağımızı buradan duyuruyoruz.
Kamuoyunun ve yetkili makamların dikkatine saygıyla sunarız.
İnsan Hakları Ortak Platformu:
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, Yurttaşlık Derneği, Uluslararası Af Örgütü-Türkiye