Avukat Tahir Elçi, 90’lı yıllarda gözaltında kaybedilenlerle ilgili Türkiye’de hukukun işletilmediğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının da dikkate alınmadığını belirtti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan da kayıpların akıbetinin araştırılması için bağımsız bir komisyon kurulması gerekliliğine dikkat çekti.
“Yüzlerce dosya rafta bekletiliyor”
90’lı yıllarda gözaltında kayıp başvurularının işleme konmadığını, adli mekanizmanın işlemediğini söyleyen Elçi, kapıların kayıp yakınlarına kapalı olduğunu ifade etti.
“Gözaltında kayıp şikayetleriyle ilgili AİHM’in verdiği birçok kararda, 90’lı yıllarda Türkiye’de hak arama özgürlüğünün bulunmadığı, iç hukuk mekanizmasının etkili olmadığı vurgulandı.”
Kayıp başvurularının savcılık raflarında bekletildiğini söyleyen Elçi, “Bu suçlar zamanaşımına uğramadan savcıların etkili bir soruşturma yapıp dosyaları sonuca ulaştırmaları gerekir. Şu anda yüzlerce dosya bu şekilde bekliyor” diye konuştu.
“Etkili bir soruşturma yürütülmeden, deliller toplanmadan, hatta dosyadaki deliller bile yeterince değerlendirilmeden başvurular olduğu gibi duruyor. Bu soruşturmalar önümüzdeki birkaç yıl içinde tamamlanıp, failler adalet önüne çıkarılmadığında zamanaşımına uğrayacak. AİHM de bu tür suçların zamanaşımına uğratılmaması gerektiğini, bu durumda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2. maddesinin ihlal edileceğini birçok defa belirtti.”
AİHM’in çizdiği çerçeveye riayet edilmediğini söyleyen Elçi, “İnsan hakları savunucuları olarak, savcıları, suçlar zamanaşımına uğramadan önce soruşturmaları derinleştirmeye çağırıyoruz” dedi.
“Kabul edildi ama adım atılmıyor”
İHD’den Arcan, bianet’e yaptığı açıklamada, önceki hükümetlerin gözaltında kayıplar konusunda inkar yolunu seçtiğini, “Devlet insan kaybetmez, bu iddiada bulunlar güvenlik güçlerini zan altında bırakmak isteyenlerdir” gibi açıklamalar yapıldığını hatırlattı.
“AKP hükümeti ise devletin insan kaybettiğini kabul ediyor ama gereğini yapmayarak bu insanlık suçunu sıradanlaştırıyor. Yalnız kaybetmek değil, işlenen insanlık suçlarını açığa çıkarmamak, sorumlularını yargılamamak da suç. İktidar bu suçu işlemeye devam ediyor.”
“Hükümetlerin hepsi kaybedenlerin yargılanmalarını engelleyen, cezalandırılmalarını önleyen bir yasal düzen var etti. Bu yargı düzeni kayıp ailelerinin devletle hesaplaşmasının önüne set çekiyor. Devlet adına güç kullananların, hesap verebilir olması hep engellendi. Güvenlik güçlerinin yargılanması hükümetin siyasi hesaplaşmasının dışına çıkmadı, insanlık suçlarını kapsamadı.”
“Kaybedenler cezasızlıkla korunuyor”
Bugünkü iktidarın da kayıplarla yüzleşme cesaretini gösteremediğini söyleyen Arcan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın “Sizin sorununuz kabinemin sorunudur” demesine rağmen bir adım atılmadığını belirtti.
“Biz 17 yıldır Galatasaray’dayız. Bunun 10 yılı AKP iktidarında geçti. 10 yıl içinde iki gelişme yaşandı. Kulp’ta kaybedilen 11 köylü ve Cemil Kırbayır‘ın akıbetinin araştırılması için Meclis’te komisyon kuruldu. Komisyonlar 11 köylünün ve Kırbayır’ın gözaltında kayıp edildiğini tespit etti, kaybedenlerin de isimlerini açıkladı. Ama Kırbayır’ı kaybedenler hala cezasızlık zırhıyla korunuyor.”
Arcan, devletin istediği takdirde kısa sürede kayıpların başına gelenleri ve failleri ortaya çıkardığını açıkladı ve taleplerini şöyle sıraladı:
* Birleşmiş Milletler (BM) Tüm Kişilerin Zorunlu Kaybetmeye Karşı Korunması İçin Sözleşme ile Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni (UCM) kuran Roma Statüsü imzalanmalı.
* Toplu mezarların Minnesota Protokolü’ne uygun olarak açılmalı.
* Gözaltında kaybedilenlerin akıbetini araştırması için, özel yasayla yetkilendirilmiş, bağımsız bir araştırma komisyonu kurulmalı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) ihlal raporuna göre, 1980-2011 arasında 940 kişi kaybedildi. (AS)
http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/138453-kaybedecek-vaktimiz-yok