Sarı Gelin; ruhsal bir tecavüz örneği

ORHAN KEMAL CENGİZ*

Milli Eğitim Bakanlığı’mız, ‘belgesel’i Ermeni okullarına da göndermiş ve acilen izlettirilip, bir değerlendirme raporuyla geribildirim verilmesini istemiş. Ruhsal tecavüz konusunda olabilecek en yaratıcı yöntem budur herhalde!

Rum Patrikhanesi’nin önündeki sokağın ismi nedir biliyor musunuz? Sadrazam Ali Paşa Caddesi… Peki Sadrazam Ali Paşa kimdir? Sadrazam Ali Paşa Patrik Grigorios’u Patrikhane’nin giriş kapısının önünde asan adamdır. Kapıda sallandırmak bir Osmanlı geleneğiydi. Kapıda sallandıranın ismini sallandırılanın kapısının önüne vermek de bir Cumhuriyet geleneği… Bir de “halkımız” var, Patrikhane’nin önünde eylem yapar; “kin kapısını açın” diye bağırır. Patrikhane’nin Patrik Grigorious’un asılmasından dolayı, tarihsel bir anı olarak orta kapısını kapalı tutmasına tahammül edemiyorlar! Oysa o Patrikhane’nin kapıları her gün, patriklerini asan adamın isminin verildiği caddeye açılıyor. Onlar adreslerini yazarken patriklerini asan adamın adını kendi elleriyle zarfa yazmak zorundalar. Ruhsal tecavüz diye bir şey varsa eğer, bundan daha tipik bir örnek bulunabilir mi?

ÖTEKİLER ÜZERİNDEN SİYASET

Daima “öteki” suçlu, daima “öteki” dalavere çeviriyor, daima bu ülkenin”ötekileri” hıyanet içinde! Bir kere de aynada kendiyüzümüze baksak! Üç dakika olsun,”öteki”nin de insan olduğunu çok acı çekiyor olabileceğini, çok acı çektirmiş olabileceğimizi hissetmeye çalışsak!

Ermeniler ‘Tehcir’ edilmiş! Sadece üç dakika, insanların sonu gelmeyen yollarda aç açık yürüdüklerini, sadece bu sahneyi, bir “ama” demeden, gözümüzün önünde canlandırsak, kalbimizin gözlerini üç dakika açsak! Bütün eğitim yaşamımız işte bu kritik üç dakikayı yaşamamamız için dizayn edildi. Çünkü o kritik üç dakikayı yaşarsanız eğer bu ülkenin İttihatçı derin devletiyle aranıza aşılamaz duvarlar örülür. Bir anda bütün ülke tarihini bambaşka bir pencereden görürsünüz. Milyonlarca kez duyduğumuz, “Ülkemizin içinden geçmekte olduğu olağan üstü koşullar!” retoriğinin en dip kökünde o üç dakikanın olduğunun ayırdına varırsınız. Devletin çeteleşmesinin kökeninin orada yattığını görürsünüz. O üç dakikada, ülkenin tarihi gözlerinizin önünden bir film şeridi gibi akar, bütün ‘derin’ hikâyelerien saf en açık bir şekilde görürsünüz! Ama bizim tüm resmi ideolojimiz bu üç dakikalık aydınlanmanın engellenmesi üzerine kuruludur ve bizim tornadan çıkmış gibi tek tip insan yaratmamızın kökeni de budur.

TARİHİ TARİHÇİLERE BIRAKIRSAK

Ancak son yıllarda bizim devletli taife, insanları bu üç dakikadan uzak tutmanın artık eskisi kadar kolay olmadığını düşünmeye başlamış olmalı! Enformasyon çağındayız! Avrupa ülkelerinin parlamentoları falan da boş durmuyor! O zaman ne yapmak lazım? Yeni araçlar üretmek lazım! Bir yandan Dünya’ya, Avrupa’ya “Tarihi tarihçilere bırakalım” deyip zaman kazanmak, ama içeride tüketilmek üzere de yeni araçlar hazırlamak lazım. Tarihi tarihçilere falan asla bırakamayacağımızın en güzel delili, Genel Kurmay’ın hazırlattığı Sarı Gelin Belgeseli!

ÜÇ DAKİKALIK KARŞILAŞMA

Belgesel neyi anlatıyor? ASALA saldırılarıyla başlayıp, Ermenilerin Türklere uyguladığı “soykırımla” devam ediyor; Osmanlının ‘en güzel’ vilayeti olan Halep’e gönderildiği halde kadir kıymet bilmeyen, hep arkadan vuran, yediği kaba pisleyen hain Ermeni’nin tanıtımıyla sürüp gidiyor! Bu film ilkokullarda gösterilmiş! Kin ve nefreti daha güzel bir şekilde nasıl yayabiliriz ki! Milli Eğitim Bakanlığımız ‘belgeseli’ Ermeni okullarına da göndermiş ve acilen izlettirilip, bir değerlendirme raporuyla geribildirim verilmesini istemiş. Ruhsal tecavüz konusunda olabilecek en yaratıcı yöntem budur herhalde! Ermeni çocuklarına “genetik” suçluluklarının kökenleri anlatılacak! Sonra da öğretmenleri not tutup Milli Eğitime gönderecek! Ermeni çocuklar, Ermeni mezalimini ne kadar iyi kavradılar acaba! Bir çocuk daha derin bir şekilde nasıl örselenebilir? Öz nefretin insan ruhunun ta dibine, günü geldiğinde patlayacak bir bomba gibi yerleştirilmesinin daha başarılı bir örneği ne olabilir? Üç dakika tarihimizle karşılaşmamak, aynada kendi suratımıza bakmamak için, giriştiğimiz şu eziyetlere bir bakın hele! Filmin gösterimi son anda durduruldu! Ama hiç şüpheniz olmasın, yine ve yeniden aynı zihniyet başka başka yaratıcı araçları kullanarak, ruhsal tecavüzlerine devam edecektir. O üç dakikalık karşılaşmayı yaşamadığımız, aynada kendi suratımıza bakmadığımız sürece…

 

*Hukukçu, yazar/ orkece@yahoo.com

http://www.taraf.com.tr/haber/28579.htm