Suriye’de yaşanan çatışmalardan kaçan insanlar, 2011 Nisan ayından beri Türkiye dahil bölge ülkelerine sığınmaktadır. Krizin başlangıcında Türkiye, sınırlarına gelen mültecilere açık kapı politikası uygulayacağını açıklayarak uluslararası mülteci hukukunun temel bir gereğini yerine getireceğini beyan etmiştir. İltica ve göç alanında çalışan sivil toplum örgütlerinden oluşan Mülteci Hakları Koordinasyonu olarak, sayıları 2,6 milyonu bulan Suriyeli mültecinin, yaşadıkları pek çok sıkıntıya rağmen, Türkiye’ye sığınmış olmasının Türkiye’nin çok önemli bir sorumluluğu yerine getirdiğini gösterdiğini düşünmekteyiz.
Ne var ki geçtiğimiz 5 yılda çeşitli gerekçelerle kesintilere uğrayarak ve seçici bir biçimde uygulanan açık kapı politikası, bugün yeni bir aşamaya gelen kriz ortamında yeniden tartışılması gereken bir durum oluşturmaktadır. Şu anda Türkiye’nin Suriye ile resmi geçiş noktalarının büyük çoğunluğu kapalıdır. Türkiye sadece ciddi yaralı insanların veya acil sağlık ihtiyacı olan kişilerin geçişine izin vermektedir. Kitlesel geçişlere ise, genellikle çatışmalar sınıra çok yaklaştığı durumlarda izin vermekte, aksi durumda sayıları binleri bulan kalabalıkların sınırın diğer tarafında bekletilmesini tercih etmektedir. Bu uygulama, Türkiye’ye geçmek isteyen Suriyelileri, kaçakçılar vasıtasıyla zorlu ve tehlikeli düzensiz geçişleri kullanmaya adeta mecbur bırakmaktadır. Kaçakçılar aracılığıyla sınırı düzensiz yollarla geçmeye çalışan, aralarında çocukların da bulunduğu sivillere yönelik güvenlik güçlerinin ateş açtıkları, ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan vakaların olduğu rapor edilmektedir. Son dönemde Halep kırsalına yönelik yoğun bombardımandan kaçan, aralarında acil tıbbi bakım ihtiyacı olan yaralı sivillerin de olduğu on binlerce kişinin Türkiye’ye girmelerine izin verilmemektedir. Halep’in kuzeyinde sıkışan mültecilerden bir kısmının Afrin kentine sığındıkları, bir kısmının ise Azez ve Kilis arasında kurulu, ciddi güvenlik riski olan 8 ayrı mülteci kampında barındıkları belirtilmektedir. Türkiye, Suriye’deki çatışmadan kaçan özellikle evlerinde, hastanelerde ve okullarda günlük hava saldırılarının hedefi olan yaralı ve hasta sivillere Öncüpınar Sınır Kapısı’nı açmalıdır.
Türkiye’de, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre 2,6 milyondan fazla Suriyeli mülteci bulunmaktadır. Bu durum Türkiye’yi dünyada en fazla mültecinin yaşadığı ülke yapmaktadır. Uluslararası toplumun sorumluluk almaktan kaçınarak Suriye’nin komşu ülkelerini yalnız bırakması, sayıları 4,6 milyonu bulan Suriyeli mültecileri bu ülkelerde zor koşullarda hayatlarını sürdürmeye ve Avrupa ülkelerine düzensiz ve tehlikeli yolculuklara mecbur bırakmaktadır. Uluslararası toplumun sorumluluktan kaçması Suriye’nin komşu ülkelerinin de kapılarını mültecilere kapatmasında önemli bir etken olmaktadır.
Türkiye, Avrupa Birliği ile Eylül 2015 tarihinden bu yana yürüttüğü pazarlıklar çerçevesinde vize politikalarını değiştirerek, Irak ile Suriye’den Türkiye’ye düzenli yollarla girme koşullarını zorlaştırmakta ve sığınma arayan insanların Türkiye’ye geçişleri için düzensiz yolları tek seçenek haline getirmektedir.
Türkiye yetkilileri,
2011 yılında ilan ettikleri açık kapı politikasını sığınma arayan siviller için sürekli uygulamalı, başta Öncüpınar sınır kapısında bekleyen mülteciler olmak üzere tüm sığınma arayanlar için düzenli ve güvenli geçiş imkanları sunmalıdır.
Uluslararası toplum da
bunun sadece komşu ülkelere bırakılacak bir sorumluluk olamayacağını anlamalı, sığınma arayanları sınırlardan geçirmemeye yönelik politikaları terk ederek güvenli ve yasal geçiş imkanları sunmalıdır. Bu, uluslararası insan hakları hukukunun en temel gereklerinden biridir.
MÜLTECİ HAKLARI KOORDİNASYONU, yaşadıkları ülkelerden zulüm ve savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan mülteci durumunda kişilere Türkiye’nin uluslararası hukuktan gelen yükümlülüklerine uygun bir şekilde koruma sağlanması için çalışmalar yürüten insan hakları örgütleri tarafından 15 Mart 2010 tarihinde kuruldu. Koordinasyon, altı örgütün mülteci hakları alanında kendi bünyelerinde yürüttüğü çalışmalara ek olarak, kamuoyu ve karar vericiler nezdinde farkındalık oluşturmak, göç ve iltica alanındaki politika oluşturma süreçlerine insan hakları perspektifiyle müdahil olmak amaçlarına yönelik “birlikte hareket etme” iradelerini temsil etmektedir.
MÜLTECİ HAKLARI KOORDİNASYONU:
Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD)
İnsan Hakları Derneği (İHD)
İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD)
Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği (Kaos-GL)
Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der)
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi (UAÖ)