Biz öncelikle büyük bir sorunumuz olduğunu kabul etmiyoruz.
Zannediyoruz ki, şu devletin veya şu mahkemenin bir şey söylemesiyle bizim sorunumuz ortadan kalkacak.
Baksanıza AİHM’nin bir insanın ağzından çıkan sözler nedeniyle mahkum edilmesini yanlış bulması bile nasıl sevindirik yapıyor bazılarımızı… Halbuki, bizim bakmamız gereken AİHM’nin bu meselenin tartışılamaması nedeniyle Türkiye’yi mahkum ettiği kararıdır. Bizim üzerine düşünmemiz gereken, aradan geçen yüz seneye rağmen neden hâlâ bu konuda samimi bir şekilde konuşamadığımızdır. Aradan geçen bunca zamandan sonra bile, “bırakalım bu konuyu tarihçiler tartışsın” diyerek, sonsuza kadar konuşmayalım diyoruz sadece…
Peki biz kendimiz niye samimi bir şekilde 1915’te ne olduğunu konuşamıyoruz? Neden bugün bile 1915’i Türkiye’nin resmi tarih tezleri dışında konuşmak tehditlerle, küfürlerle karşılanıyor? Neden Fatih Akın’ın 1915’i konu alan “Kesik” filmi nedeniyle ölüm tehditleri alması bizi dehşete düşürmüyor? Eğer Türkiye’nin resmi tezi doğru ise, yani yüz binlerce Anadolu Ermenisi zorunlu yer değiştirmeler sırasında hayatlarını kaybetmişlerse, neden o insanlar anılmıyor? Türkiye’yi işgal etmek üzereyken hayatlarını kaybeden Anzaklar bile anılırken, yüzlerce yıl yan yana yaşadığımız Anadolu Ermenileri yüz binler halinde hayatlarını kaybetmişken neden onlardan hiçbir şekilde söz etmiyoruz? Sahi biz neden hâlâ 1915’i samimi bir şekilde konuşamıyoruz?