Kurşun, bireylerin özgürlüklerini teminat altına alacağı şeklinde promosyonu yapılan Sulh Ceza Hakimliği’nin geçen zaman içinde özgürlüklerin korunmasına yönelik tek bir kararının bulunmadığını belirterek, bu hakimliklere itirazın yine bir Sulh Ceza Hakimliği’ne yapılabileceğini bunun da siyasi iktidarın ‘Yargı siyaseti oyunu’ olduğunu söyledi.
İŞTE O AÇIKLAMALAR:
SULH CEZA HAKİMLİĞİ NASIL GETİRİLDİ
2014 yılının Temmuz ayında Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza Muhakeme sisteminde yapılan değişiklikle hukukumuza geldi. Evvelden Sulh Ceza Mahkemeleri vardı, Sulh Ceza Mahkemeleri’nin kovuşturma evresine ilişkin görevleri Asliye Ceza Mahkemeleri’ne devredildi. Soruşturma evresine ilişkin işler de, özellikle koruma tedbirleri dediğimiz yakalama, tutuklama, gözaltı işlemleri, el koyma, arama, ifade alma biçimindeki işlemlerle ilgili yetkileri kullanmak üzere de Sulh Ceza Hakimlikleri kuruldu.
ÖZGÜRLÜKLERİ TEMİNAT ALTINA ALACAĞI SÖYLENİRKEN, BUGÜNE KADAR ÖZGÜRLÜKLERİN KORUNMASINA YÖNELİK TEK BİR KARAR ALMADI
Hukuk sistemimize çok büyük zarar verildiği kanaatindeyim. Şöyle ki; başlangıçta özgürlük hakimlikleri olarak, bireylerin özgürlüklerini teminat altına almak üzere ihdas edildiği, böyle promosyonu yapılan bu hakimliklerin geçen zamanda özgürlüklerin korunmasına yönelik tek bir kararını dahil hatırlayamıyoruz. Ama buna karşılık özgürlükleri ayaklar altına alan, her türlü zorbalığa hukuki kılıf hazırlayan onlarca kararını küçük bir araştırmayla sayabilir noktadayız.
SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE İTİRAZI YİNE BAŞKA BİR SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE YAPABİLİYORSUNUZ
Bütün mesele şudur; mesela İstanbul’da evvelden çok sayıda Sulh Ceza Mahkemesi vardı. 6 tane Sulh Ceza Hakimliği kurarak bu mahkemeleri ortadan kaldırdılar. Ceza Muhakemesi hukuku açısından benim en yanlış gördüğüm nokta, Sulh Ceza Hakimliklerinin kararlarına karşı yine Sulh Ceza Hakimliklerine itiraz edilebilir biçimindeki düzenleme. Bu durum bizim bugüne kadar anlattığımız, derslerimizde işlediğimiz ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerine aykırılık oluşturmakta.
Neden; Çünkü bir kararı bir merci verir, denetleme merci o kararı veren merciden daha üst düzey bir merci olmak zorundadır. Evvelki yapıda Sulh Ceza Mahkemelerinin verdiği kararları Asliye Ceza Mahkemeleri denetlerdi doğru olup olmadığını. Eğer yanlışsa değiştirirdi. Ama Sulh Ceza Hakimlikleri kurulunca bu düzenlemeyle şoka uğradık.
BU SİYASİ İKTİDARIN BİR YARGI SİYASETİ OYUNU
Bu durum benim hatırladığım kadarıyla 28 Sulh Ceza Mahkemesi’nin olduğuİstanbul’da 55 tane de Asliye Ceza Mahkemesi vardı. Toplamda 93 hakimi etki altında tutması gerekir ya da koruma tedbirlerini kontrol altına almak isteyen bir irade 93 hakimi kendi kontrolü altında bulundurması gerekirken artık 6 adet Sulh Ceza Hakimliği’ni kendi siyasi görüşleri doğrultusunda, atama yoluyla bütün koca 15 milyonluk İstanbul şehrinde verilen bütün koruma tedbirlerini kontrol altına alma cihetine gitti. Bu siyasi iktidarın bir yargı siyaseti oyunuydu. BütünTürkiye’nin hukuk sistemini ipotek altına alma sonucunu doğuruyor. Geldiğimiz nokta budur.
BİZİM YARGIMIZ TARAFLI VE BAĞIMLIDIR
Koza İpek Holdingle ilgili karar hukuk devleti açısından fevkalade yanlıştır. Verilen bu karar bir kere yapısal olarak yanlıştır. Yani orada birkaç milyon belki milyardolarlık işlere imza atmış bir holding var. Oradan iki kişinin iki dudağı arasındaki bir kararla bir anda bütün herşeye el konuluyor. Bir anda bütün sistem tersine çevriliyor. Bu dünyanın hiçbir yerinde kabul görmez. Şu an için bu yapılanlar kılıfına uydurma olarak nitelendirebilirim. Bizim yargımız taraflı ve bağımlıdır.
RÖPORTAJ: Tuğba Karagülle / Aktifhaber.com