İzmir Barosu’nda İnsan Hakları Karşıtı Darbe!

Basın Açıklaması Tarihi: 09/12/2004
İNSAN HAKLARI GÜNDEMİ DERNEĞİ

İnsan Hakları Gündemi Derneği’nin İzmir Barosu Yönetim Kurulu tarafından “İzmir Barosu İşkence Önleme Grubu”nun Lağvedilmesi ve Avrupa Komisyonu sponsorluğunda yürütülen “İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü” Projesinin İptal Edilmesine ilişkin açıklamasıdır.


İzmir Barosu Yönetim Kurulu, 07/12/2004 günü yaptığı yönetim kurulu toplantısında, bugüne kadar neredeyse türünün tek örneği olan “İzmir Barosu İşkence Önleme Grubu”nun lağvedilmesine ve Grubun Avrupa Komisyonu’nun sponsorluğunda yürüttüğü “İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü” projesinin iptal edilmesine karar vermiş ve vermiş olduğu kararı 08/12/2004 tarihinde İşkence Önleme Grubuna bildirmiştir. Tüm dünyanın, 10 Aralık’ta İnsan Hakları gününü kutlamaya hazırlandığı şu günlerde yaşanan bu endişe verici gelişme, Türkiye’nin insan hakları tarihine ve mücadelesine bir yüz karası olarak geçebilecek niteliktedir.

İzmir Barosunda, kendisini “Cumhuriyetçi” olarak adlandıran ve aslında “milliyetçi” reaksiyonları olan bir grubun yönetime gelmesiyle başlayan endişe verici gelişmeler, işkencenin kökünü kazımak yerine, işkenceyi önlemek isteyenlerin kökünü kazımaya kadar varmıştır. İzmir Barosu Yönetim Kurulunun, bu kararını hem 10 Aralık İnsan Hakları gününün, hem de Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda bir milat niteliğinde olacak olan 17 Aralık tarihinin hemen öncesine denk getirmesi bir tesadüf değildir. İzmir Barosu Yönetim Kurulunun söz konusu kararı Avrupa Birliği, demokrasi ve insan hakları karşıtı güçlerin kasten gerçekleştirdiği bir sabotaj ya da daha doğru bir ifadeyle bir “darbe” niteliğindedir. İzmir Barosu Yönetim Kurulu taşıdığı ideolojik ön yargıya bağlı olarak, Avrupa Komisyonu tarafından desteklen İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü projesini iptal ederek, sadece bir Avrupa Birliği karşıtı değil, aynı zamanda İşkence Önleme Grubunu da lağvederek demokrasi ve insan hakları karşıtı bir tutum sergilemiştir. Bu durum açık bir şekilde göstermektedir ki, “bağımsızlık” veya “anti-emperyalizm” naraları atarak Avrupa Birliğine karşı çıkmanın arka planında, demokrasi ve insan hakları karşıtı olmak gibi milliyetçi ve şovenist bir anlayış yatmaktadır.

İşkence ve gayri insani ya da küçültücü ceza veya muameleye karşı koruma, başta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (Madde 5) olmak üzere, bağlayıcı nitelik taşıyan pek çok uluslararası sözleşmede garanti altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Madde 3) ve BM Uluslararası Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi (Madde 7) bu sözleşmelerin başında gelmektedir. İşkencenin önlenmesi için bu sözleşmelere ek olarak sadece işkence ve gayri insani ya da küçültücü ceza veya muamelenin önlenmesin amaçlayan sözleşme ve bildirgeler mevcuttur:

Herkesin İşkenceye ve diğer Zalimane, İnsanlıkdışı veya Onur kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Korunmasına dair Birleşmiş Milletler Bildirisi (1975)

İşkence ve Diğer Zalimane, Gayrı insani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (1987)

İşkencenin ve Gayri İnsani ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi (1989)

İşkence ve diğer Zalimane, İnsanlıkdışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Ceza en başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olmak üzere Türk Hukuk mevzuatında da açık bir şekilde yasaklanmış bulunmaktadır. Temel amaçlarından biri hukukun üstünlüğünü korumak olan Baro gibi bir kurumun bir takın ideolojik saplantılara takılarak, hem uluslararası hem de ulusal düzeyde kabul görmüş temel prensipleri hiçe sayması anlaşılabilir nitelikte değildir. Üstüne üstlük, 02.05.2001/4667 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, yeni Avukatlık Kanununda, Baroların kuruluş ve nitelikleri başlığı altındaki maddede yapılan değişiklikler Baroların amacına, “hukukun üstünlüğü, insan haklarını savunmak ve korumak” (Madde 76) ve “bu konulara işlerlik kazandırmak”(Madde 95/21) eklenmiştir. Avukatlık Kanununda yapılan bu değişiklikle, Türkiye Barolar Birliği (110/17) ve Barolara, yönetimin, hukuka uygun davranıp davranmadığını, insan haklarını ihlal edip etmediğini izleme gibi ciddi ve etkili bir yetki verilmiştir.

İzmir Barosu Yönetim Kurulunun verdiği söz konusu karar, Türkiye’de sadece İşkence ve kötü muamelenin değil, aynı zamanda uluslararası sözleşmelerde garanti altına alınan evrensel, vazgeçilemez ve geri alınamaz ve bölünmez nitelikteki tüm insan hakları ihlallerinin önünü açacak niteliktedir. İnsan Hakları Gündemi Derneği olarak, İzmir Barosu Yönetim Kurulunun verdiği kararı kınadığımızı belirtiyor ve tüm dünyadaki ve Türkiye’deki insan hakları savunucularını İzmir Barosu İşkence Önleme Grubuyla dayanışma içinde olmaya davet ediyoruz.

Saygılarımızla.