Türkiye: Gazetecilerin Gözaltına Alınması İfade Özgürlüğünü Yaraladı

İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair-Webb, “Suçlu olduklarına dair herhangi makul bir kanıt olmadan polisin Ahmet Şık ve Nedim Şener’i gözaltına alması son derece rahatsız eden bir gelişme. Soruşturulmakta olan şeyin darbe planlarından ziyade yaptıkları eleştirel haberler olduğuna dair kaygı uyandırıyor” dedi.

3 Mart günü polis Ankara ve İstanbul’da dokuz gazetecinin ev ve işyerlerinde arama yaparak belge, bilgisayar hard-diskleri ve CD’lere el koydu. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “Ergenekon terör örgütüne üye oldukları şüphesi ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamalarıyla ilgili sorgulanmak üzere gözaltına alınmaları yönündeki talimatına dayanarak polis dokuzunu da gözaltına aldı.

İstanbul’da gözaltına alınanlar şunlar: Milliyet muhabiri Nedim Şener, serbest gazeteci ve Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Ahmet Şık, Oda TV yazarı Sait Çakır ve halen Ergenekon’la bağlantısı olduğu iddiasıyla yargılanmakta olan yazar Yalçın Küçük. Ankara’da gözaltına alınanlar ise: Oda TV koordinatörü Doğan Yurdakul, Oda TV Ankara temsilcisi Mümtaz İdil, Oda TV yazarları Coşkun Musluk ve Müyesser Yıldız ve Oda TV muhabiri İklim Bayraktar.

Polis ayrıca Ankara’da polis memuru Aydın Bıyıklı ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nda görevli Kaşif Kozinoğlu’nun evlerinde de arama yaptı. Bıyıklı gözaltına alındı; Kozinoğlu ise bildirildiğine göre yurtdışında görevli olduğundan gözaltına alınamadı.

Türkiye yasalarına göre gözaltına alınan dokuz kişi dört gün polis gözaltında tutulabilir. Bu sürenin sonunda ya serbest bırakılmalı ya da haklarında suçlamada bulunması ya da serbest bırakılmalarına karar vermesi için savcıya çıkartılmalıdırlar. Savcının suçlamada bulunmak için yeterli kanıt olduğuna karar vermesi halinde mahkemeye çıkarılmaları yönünde talimat verecektir. Mahkeme ise bu kişilerin serbest bırakılması ya da tutuklanması yönünde karar verecek.

Şubat ayında Oda TV’nin üç çalışanı – Soner Yalçın, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu – gözaltına alınarak, 17 Şubat’ta “Ergenekon terör örgütüne üye olmak” suçlaması dahil çeşitli suçlamalardan tutuklandı. Diğer iki gazeteci Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan ise Ergenekon’a üye oldukları suçlamasıyla iki ve iki buçuk yıldır tutuklu bulunuyor.

Geçen ay gözaltına alınan tüm gazeteciler, polis memuru ve MİT görevlisi hakkındaki soruşturmayla ilgili savcılık gizlilik kararı aldı; bu yüzden savcıların hangi delillere dayanarak soruşturmayı yürüttüğüne dair bilgi kamuoyuyla paylaşılmıyor. Gözaltında tutulanların soruşturmalarının gazeteci ve yayıncı olarak mesleki fiilleriyle ilgili mi olduğu yoksa haklarında mesleki fiilleri dışında başka delillerin bulunup bulunmadığı henüz net değil. “Halkı kin ve nefrete tahrik etmek” suçlaması o kadar geniş ve muğlak ki hükümeti rahatsız eden meşru gazetecilik fiillerini de kapsama potansiyeline sahip.

Ahmet Şık’la ilgili olarak Türkiye’deki medya organları Şık’ın son kitabının, yöneticisinin Şubat ayında Ergenekon’la bağlantılı olduğu iddiasıyla gözaltına alınarak tutuklandığı Oda TV’nin bilgisayarında bulunduğunu bildirdi. Şık’ın henüz yayınlanmamış bu kitabı Fethullah Gülen cemaatinin polis içinde örgütlenme çabalarıyla ilgili. Şık, kitabının kopyasının nasıl TV kanalının eline geçtiğini bilmediğini açıkça ifade etmişti.

Şık, Radikal gazetesinde çalışan Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte Ergenekon soruşturmaları ve yargılama sürecinin kapsamını anlatan ve bu süreçle ilgili kaygıları dile getiren bir kitap yazmıştı. İki cilt halinde yayınlanan bu kitapla ilgili olarak Şık ve Mavioğlu halen yargılanıyor ve dört buçuk yıl hapis cezası alma ihtimali söz konusu. Türkiye’de Ergenekon davasıyla ilgili haber yapan diğer birçok gazeteci gibi Şık ve Mavioğlu da “soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek”le suçlandı.

Şık, 2007 yılında eski Amiral Özden Örnek’in darbe planlarının  detaylarını içeren günlüklerini yayınlayan Nokta dergisinde çalışıyordu. Ergenekon ana soruşturması bu olaydan kısa bir süre sonra açıldı. Ergenekon davasında 116’sı ordu mensubu olan toplam 273 kişi hükümeti devirmeye ve silahlı ayaklanmaya teşebbüsle suçlanıyor.

Şener 1994 yılından beri Milliyet gazetesinde çalışıyor. Son yayınları arasında Dink cinayeti ve ardından baştan savma sürdürülen soruşturma ve yargılama süreciyle ilgili bir kitap bulunuyor. Şener kitabın yayınlanmasının ardından gizli belgeleri elde etmek ve yayınlamak ve bir polis memurunun adını yayınlamak gibi TCK’nın çeşitli maddelerinden yargılandı. Bu suçlamalardan beraat etmesine rağmen hala kitapla ilgili diğer davaları devam ediyor. Şener de Şık gibi birçok gazetecilik ödülünün sahibi.

Son gözaltılar, Türkiye’de Ergenekon davası gibi ceza soruşturmaları ve yargılamalarıyla ilgili haber yapan ve devlet yetkilileri, devlet politikaları, ordu ve siyasetçileri eleştiren gazetecilere yönelik sürdürülen kovuşturma düzeninin bir parçası.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, bir önceki AKP hükümeti döneminde yürürlüğe giren yasalar marifetiyle ifade ve basın özgürlüğünün kısıtlanmasına dair kaygılarını defalarca dile getirdi. Ayrıca ne şiddeti savunan ne de teşvik eden ifadeler nedeniyle bazıları mahkumiyetle sonuçlanan çok sayıda dava olması da ciddi kaygılara neden oluyor.

Türkiye’de bazı gazeteciler uzun süre tutuklu kalıyor. Daha yaygın uygulama ise haklarında üst üste davaların açılması. İnsan Hakları İzleme Örgütü bunu bir tür taciz olarak tanımlamakta ve ifade özgürlüğünün meşru kullanımını sekteye uğratabileceğine inanmaktadır.

Sinclair-Webb, “Hükümet ifade özgürlüğünün önündeki tüm yasal engelleri kaldırmak için harekete geçmeli ve demokrasının temelini teşkil eden basın özgürlüğü ve eleştirel tartışmaların varolmasına dair bağlılığını göstermelidir” dedi.

http://www.hrw.org/en/news/2011/03/05/t-rkiye-gazetecilerin-g-zalt-na-al-nmas-fade-zg-rl-n-yaralad