Vicdani Ret Hakkı ve Türkiye

Basın Açıklaması Tarihi: 10/08/2007
İNSAN HAKLARI GÜNDEMİ DERNEĞİ
TR005/2007/VRH: Vicdani Ret Hakkı


Türkiye’de 1990’lı yılların başından günümüze kadar devam eden süreçte, Türkiye’deki vicdani retçiler, vicdani retleri nedeniyle askerlik hizmetini yapmayı reddettikleri için bir dizi insan hakları ihlaline maruz kalmış bulunmaktadır. Türkiye’de 15 aylık askerlik hizmeti 19-40 yaş arası erkekler için zorunludur. Vicdani ret hakkı yasal olarak tanınmamaktadır ve vicdani retçiler için alternatif bir sivil hizmet alanı yoktur. Vicdani ret uluslararası insan hakları standartlarında tanınıyor. Ancak, Türkiye uluslararası insan hakları mekanizmalarınca temel bir insan hakkı olarak kabul edilen vicdani ret hakkını hala tanımamıştır. Bu durum vicdani retçilere yönelik gerçekleşen insan hakları ihlallerinin kapısını ardına kadar açmaktadır. Vicdani Rettin temel bir insan hakkı olduğu anlayışından yola çıkan İnsan Hakları Gündemi Derneği, hem vicdani retçilere yönelik baskılara bir tepki vermek hem de vicdani ret hakkı konusunda genel bir değerlendirme ve bilgilendirme yapmak amacıyla bu metni hazırlamış bulunmaktadır.

Vicdani Ret

Vicdani ret, bireyde vücut bulan savaş karşıtı bir tutumdur. En kısa tanımıyla; bir bireyin ahlaki tercih, dini inanç ya da politik görüşleri nedeniyle askerlik yapmayı reddetmesidir. İnsanları vicdani retçi olmaya yönelten çeşitli gerekçeler bulunmaktadır. Bu gerekçeler içerikleri bakımından birbirinden farklı özellikler göstermektedirler. Birey iman ile bağlandığı bir kutsallık tasarımı doğrultusunda askerlik yapmayı reddedebileceği gibi, son derece politik bir tasarım yani bir toplumsal tasarım doğrultusunda da bunu yapabilir. Vicdani ret, bu farklı gerekçelerin ortaklaştığı ahlaki bir momenttir[1].

Kökenlerini ilk olarak Ortaçağdaki Orta Avrupa Feodal Beyliklerinde bulduğumuz Vicdani Ret, dini, etik, politik vb. inançları nedeniyle, kişilerin askerlik hizmeti yapmayı ve savaşlara katılmayı ret etmesi anlamında kullanılmaktadır. Ortaçağda çeşitli Hıristiyan tarikatları, Feodal beylerle anlaşmalar yapıp bir çeşit savaş vergisi ödeyerek üyelerini ordu hizmetinin dışında tutuyorlardı. Çizgiyi ilk terk eden ve feodal rejimin ya askerlik ya da savaş vergisi dayatmasına karşı ilk radikal çıkışı gerçekleştiren Almanya’daki “Wiedertaeufer” tarikatı oldu. Sonradan Baptistler, Wiedertaeufer tarikatının ardılları oldular. Ortaçağda 11. yüzyılda Büyük Selçuklu Devleti sırasında bir Müslüman tarikatının askerlik yapmayı ve savaşa katılmayı retettiği için yok edildiğine dair bazı tezler de bulunmaktadır.

Sonrasında 18.yy İngiltere’sinde dini inançları nedeniyle şiddet kullanmayı, askerlik yapmayı ve vergi vermeyi ret eden Quaker tarikatını görüyoruz. Quaker‘lar gerekçelerinin açıklığıyla ve tavırlarındaki tutarlılıkla ilk vicdani retçiler olarak adlandırılabilirler. Vicdani Retçilerin ilk kitlesel çıkışı I. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de gerçekleşti. Savaşa katılmayı ret eden binlerce insandan 3000 tanesi hapse atıldı. Bu çıkıştan sonra Uluslararası Savaş Karşıtları (War Resisters’ International – WRI) kuruldu. Avrupa’daki Devletler İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Vicdani Ret Hakkını sivil hizmet zorunluluğuyla birlikte tanımıştır. Ancak bu durum silahlı hizmet yapmak istemeyen insanları yine zorunlu olarak ve çoğunlukla askerlikten daha uzun bir süre hastane, okul vb. sosyal hizmetlerde çok düşük ücretlerle hizmet etmeye zorluyordu. Batılı Devletler, Avrupa’da vicdani ret hareketinin büyük bir bölümünü yönlendirmeyi başardılar. Ancak bugün hem sivil hizmeti yapmayı hem de askerlik yapmayı ret eden bir total ret hareketi Avrupa, Amerika Kıtası ve Afrika’nın çeşitli ülkelerinde devam ediyor.[2]

Türkiye’de Vicdani Ret

1990: Vedat Zencir ve Tayfun Gönül, Güneş Gazetesi ve Sokak Dergisi aracılığıyla vicdani retçi olduklarını deklare ettiler. Bu, Türkiye’deki ilk vicdani ret açıklamasıydı.

1992: Fransa’da 7.si gerçekleştirilen Uluslararası Vicdani Retçiler Buluşması (International Conscientious Objectors Meeting_ICOM)’nda bir sonraki toplantının Türkiye’de yapılmasına karar verildi. Böylece ICOM ilk kez Avrupa dışında, üstelik militarizmin aile yaşantısına kadar girdiği bir ülkede yapılacaktı.

1992: Sonbahar’da İzmir’de Savaş Karşıtları Derneği kuruldu.

1993: 16 Ocak Altı kişi, Savaş Karşıtları Derneği’nde toplu olarak vicdani retçi olduklarını açıkladı ve “askerliğe hayır!” kampanyasını 1990’da kaldığı yerden sürdürdüler.

1993: 10-17 Temmuz ICOM, 40 ülkeden 90 kişinin katılımıyla Ören, Milas’ta gerçekleştirildi.

1993: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nden Salih Askeroğul askerlik yapmayacağını açıkladı. Onun için uluslararası bir kampanya yürütüldü. Bunu, SKD’nin feshedilmesi izledi.

1993: Sonbahar’da İstanbul’da Savaş Karşıtları Derneği kuruldu.

1993: 8 Aralık HBB kanalında yayınlanan Anten programında, SKD başkanı Aytek Özel ve bir vicdani retçi ile röportaj yapmaları nedeniyle, program yapımcısı Erhan Akyıldız ve muhabir Ali Tevfik Berber, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in emriyle tutuklanıp askeri mahkemede yargılandılar. Böylece ilk kez, siviller askeri mahkemede yargılanmış oluyordu. Özel ve vicdani retçi için tutuklama kararı çıkarıldı. Akyıldız ve Berber tutuksuz yargılandı ve öngörülen en düşük cezaya, 2 ay hapis cezasına çarptırıldılar. 8 Şubat 1994’te Aytek Özel Ankara’da askeri mahkemeye teslim oldu ve sonrasında 1 yıl 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Olay, basının çifte standartlı tutumu nedeniyle kamuoyuna fazla iletilemedi. Bu davanın asıl önemi, DGM’lerin görevsizlik kararı vermesinin ardından Aralık 1994 tarihinde verilen İçtihadı Birleştirme kararı ile sivillerin askeri mahkemede yargılanması yolunun açılmış olmasındadır.

1994: 20 Mart DEP (Demokrasi Partisi) milletvekili Zübeyir Aydar “vicdani ret yasa tasarısı” verdi.

1994: 10 Nisan SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti)’den 25 milletvekili, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçmek amacıyla bir yasa tasarısı sundular.

1994: 17 Mayıs İstanbul SKD Türkiye’de, Alman Barış Örgütü Frankfurt’ta, birbirlerine paralel basın toplantıları düzenlediler. Bu iki toplantıdaTürkiye’den 2, Almanya’dan ise TC vatandaşı 11 kişi vicdani reddini deklare etti. Gökhan Demirkıran, Arif Hikmet İyidoğan, Mehmet Sefa Fersal ve Osman Murat Ülke TCK madde 155’e muhalefetten (halkı askerlikten soğutma suçlaması ile) tutuklandı. Gökhan Demirkıran, Arif Hikmet İyidoğan, Mehmet Sefa Fersal ve Osman Murat Ülke Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nce yargılandılar. Bu dava 29 Ağustos 1995’te sonuçlandı. Arif 6 ay, Gökhan 4 ay, Mehmet Sefa ise 2 ay ceza aldı, Osman beraat etti. Bu süre içinde Gökhan Demirkıran, Sefa Fersal and Osman Murat Ülke üç hafta, Arif Hikmet İyidoğan toplam 13 hafta tutuklu kaldı.

1994: İzmir SKD Kolombiya’daki ICOM toplantısına katıldı.

1995: İzmir SKD Yunanistan’daki ICOM toplantısına katıldı.

1995: 1 Eylül Dünya Barış Gününde Osman Murat Ülke 29 Ağustos’ta sonuçlanan ve serbest kaldığı davadan hemen sonra, askerliğini yapmadığı gerekçesiyle Çankaya Askerlik Şubesi’ne gönderildi. Şubede askere alma işlemleri tamamlandıktan sonra birliğe gitmesi için süre tanınarak serbest bırakılan Ülke, İzmir’e gitti. Dünya Barış Günü olan bugün, İzmir SKD’de yaptığı basın açıklamasıyla vicdani retçi olduğu için askere gitmeyeceğini belirtti ve askerlik belgelerini yaktı.

1996: Ocakayında Antimilitarist İnisiyatif kuruldu (Daha sonra 1998’de ise adının önüne “İstanbul” eklendi ve İAMİ’ye dönüştü).

1996: 7 Ekim Osman Murat Ülke, Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın kararıyla, askerlik belgelerini yaktıktan bir yıl sonra tutuklandı. Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu olarak kaldığı iki ay boyunca askeri uygulamalara “asker olmadığı için” uymadı ve başladığı açlık grevinin 23. gününde talepleri kabul edildi. Artık askeri uygulamalara (asker elbisesi giymek, içtima, vs..) uyması için zorlanmayacaktı. Daha sonra tahliye edildi ve jandarma nezaretinde Bilecik Jandarma Er Eğitim Alayı’na gönderildi. (Bu sırada Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nde sürmekte olan dava 29 Ocak 1997’de sonuçlandı ve Ülke, TCK madde 155’e muhalefetten 6 ay ceza aldı).

1996: 1996’nın sonlarına doğru Antalya, İstanbul, İzmir ve Ankara’da Osman Murat Ülke ile dayanışma komiteleri kuruldu.

1996: 1 Aralık İstanbul, Mis Sokak’ta, komitece yapılan “kırık tüfek” eyleminin ertesi günü, “Dünya Barış Tutsakları İle Dayanışma Günü” olan 1 Aralık’ta, yalnızca kadınlardan oluşan destekçiler Eskişehir Askeri Cezaevi civarında piknik yapmak suretiyle, o sırada cezaevinde bulunan Ülke’ye destek oldular.

1997: 6 Mart Bilecik’e mevcutlu gönderildikten sonra, Osman Murat Ülke hakkında birlikte asker elbisesi giymediği ve emirlere uymadığı için, “emre itaatsizlik” suçlamasından açılan dava sonuçlandı ve Ülke 5 ay ceza aldı. Ülke, bu dava Eskişehir 1. Taktik Hava Kuvvetleri Askeri Mahkemesi’nde sürerken, 29 Aralık 1996’da tahliye edildi, ancak askeri birliğe geri dönmedi. Daha önceki davanın 29 Ocak 1997’deki karar duruşmasına savunma yapmak üzere gittiğinde yeniden tutuklandı ve Bilecik’e gönderildi. Orada yine elbise giymediği ve emirlere uymadığı için hakkında yeni bir dava açıldı. Bu dava “yoklama kaçaklığı, firar, emre itaatsizlik ve askere gitmemek için hileye başvurmak” şeklinde dört ayrı suç içeriyor ve toplam 15 yıla varan bir ceza talep ediyordu. Bu dava sürerken mahkeme Ülke’yi 29 Mayıs 1997’de tahliye etti.

1997: 9 Ekim Osman Murat Ülke, 29 Mayıs 1997’deki tahliyesinden sonra birliğine gitmedi ve bu davanın duruşmasına kadar dışarıda kaldı. 9 Ekim’de tekrar tutuklandı ve 23 Ekim 1997’de “yoklama kaçaklığı, firar ve emre itaatsizlik” suçlarından toplam 10 ay ceza aldı. “Hileye başvurmak” suçu mahkemece düşürüldü.

1997: 1 Aralık Vedat Zencir, Dünya Barış Tutsakları ile Dayanışma Günü’nde, İzmir DGM önünde basın açıklaması yaparak vicdani retçi olduğunu deklare etti ve kendisi hakkında DGM’ye suç duyurusunda bulundu.

1997: 10 Aralık İnsan Hakları Derneği Osman Murat Ülke’ye “insan hakları” ödülünü verdi.

1998: 22 Ocak 29 Mayıs ile 9 Ekim 1997 tarihleri arasında Bilecik’te birliğe kendi isteğiyle gitmeyerek “firar” suçu işlediği gerekçesiyle Osman Murat Ülke hakkında tekrar dava açıldı. 22 Ocak 1998’de sonuçlanan duruşmada 10 ay hapis cezası aldı. Dava boyunca cezaevinde geçirdiği süre cezasını karşıladığı için tahliye edildi ve Eskişehir Askeri Şubesi’ne gönderildi. Yine mevcutlu olarak Bilecik’e götürüldü ve yine askeri uygulamalara katılmayı reddetti. Bunun sonucunda 28 Ocak 1998’de Eskişehir Askeri Cezaevi’ne geri gönderildi.

1998: “Vicdani ret düşüncesinin savunulmasıyla suç işlenmiş olunmadığı, ancak, vicdani ret açıklaması yapmaya çağırmanın olduğunu suç teşkil ettiği” askeri makamca açıklandı.

1998: Nisan Düşünceye Özgürlük Girişimi çerçevesinde 6 kişi, Osman Murat Ülke’nin basın açıklaması altına imza atarak kendileri hakkında suç duyurusunda bulundular.

1998: 19 Mart, 2 Nisan, 4 Mayıs, 15 Mayıs, 11 Haziran Ülke bu son duruşmalarda da vicdani retçi olduğunu ve tahakküm ilişkilerini amaçlayan, tesis eden ve sürdüren kurumlarla işbirliğini reddettiğini her seferinde olduğu gibi belirtti ve “birliğe gönderilme, reddetme, tutuklanıp cezaevine konulma” döngüsüne bir kez daha girdi.

1998: 15 Mayıs İstanbul’da yaklaşık 400 biletli izleyicinin katıldığı “Dünya Vicdani Retçiler Günü” şenliği gerçekleştirildi.

1998: 6-7 Ekim Osman Murat Ülke’nin tutuklanışının ikinci yıldönümünde iki günlük panel ve basın açıklaması etkinliği yapıldı. Bu etkinlikten daha sonra basın açıklamasına katılan sanatçılardan Suavi ve Şanar Yurdatapan ve İAMİ’den bir kişi hakkında 155. maddeden dava açıldı.

1999: Mart Osman Murat Ülke “birliğe gitmesi” koşuluyla”serbest” bırakıldı; o ise evine gitti.

1999: 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler günü dolayısıyla İHD İstanbul şubesinde basın açıklaması yapıldı. Bu açıklamadan sonra İHD İstanbul şubesi yöneticileri ve İAMİ’den açıklamayı yapan üç kişi hakkında “izinsiz gösteri yapmak ve bildiri dağıtmak” suçundan dava açıldı. Verilen görevsizlik kararı ile bu yalnız İAMİ’den üç kişi hakkında 155’ten açılan dava haline döndü.

2001: 27 Ekim Mehmet Tarhan askerlik yapmayacağına dair vicdani reddini ilk olarak 27 Ekim 2001 tarihinde Ankara’da düzenlenen bir basın toplantısında açıkladı: “Şiddetin her türlüsünü lanetliyor, herhangi bir şiddet olayına katılmanın ya da göz yummanın yeni şiddet olaylarının kapısını açacağına ve herkesi sonraki tüm travmalardan sorumlu kılacağına inanıyorum. İktidar kaygısıyla devletler tarafından çıkarılan savaşların öncelikle yaşam hakkının ihlali olduğunu düşünüyorum. Gerekçe her ne olursa olsun yaşam hakkının ihlali bir insanlık suçudur ve uluslararası hiçbir sözleşme ya da yasa bunu meşrulaştıramaz. Bu nedenle hangi koşulda olursa olsun bu suça ortak olmayacağımı ilan ediyorum. Militarist aygıtların hiçbirinin hizmetinde olmayacağım.” Bu açıklamasından sonra anti militarist çalışmalarını sürdürdü.

2002-2003: Mehmet Bal 24 Ekim 2002’de 9,5 aylık askerliğinin ardından, vicdani reddini açıkladı ve tutuklanarak Adana Askeri Cezaevi’ne kondu. 155. maddeden yapılan yargılamada beraat ettiği için serbest bırakıldı. 22 Ocak 2003’de tekrar tutuklandı, Mersin’deki birlikten “3 ay hava değişimi” gerekçesi ile bırakıldı. Şu anda hakkında devam eden 6 dava var (firar, izin ‘tecavüzü’ ve 4 emre itaatsizlikte ısrar).

2004: Mehmet Tarhan 27 Ekim 2004’te bir kez daha vicdani reddini açıkladı. İlk olarak 8 Nisan 2005 günü İzmir’de yakalanarak,askeri emirlere karşı gelmesinin ardından Tokat’taki bir askeri birime götürüldü. Sonuç olarak 11 Nisan-10 Haziran tarihleri arasında Sivas askeri cezaevinde tutuldu. İddialara göre burada tutulduğu sürede diğer mahkûmlar tarafından dövüldü ve ölüm tehditleri aldı. Mehmet Tarhan bu olaylarla ilgili cezaevi yetkililerini uyardığında, güvenliğinin sağlanması için herhangi bir şey yapılmadı ve tacizler devam etti. Durumu avukatının öğrenmesi sonrasında cezaevi yetkilileriyle görüşmesi sonucu müdahale edildi.

2004: Halil Savda 25.11.2004’de askere alınarak, askeri birliği olan Tekirdağ-Beşiktepe’ye gönderildi. Birliğinde vicdani reddini açıklayarak askerlik yapmayacağını, askeri emirleri yerine getirmeyeceğini, bunu vicdanı ve inançları gereği yaptığını belirtmiştir. Bu eylemine ilişkin olarak 7 gün disiplin cezası verilmekle birlikte, aynı eyleminden dolayı aleyhine Çorlu Askeri Mahkemesinin 2004/1601 E. sayılı dosyası ile ” Emre İtaatsizlikte Israr” suçundan dava açılmıştır. Halil Savda 28.12.2004’de ilk duruşmada askeri birliğe teslim olması için mevcutsuz olarak serbest bırakıldı. Halil evine gitti. Halil Savda 04.01.2005’de 106 gün ceza aldı. 25.10.2005’de Halil Savda AİHM’e ön başvuru yaptı ve ihtiyati tedbir amaçlı başvurdu. Askeri Yargıtay 3. Dairesi 13.08.2006’de “suç vasfı ve eksik soruşturma yönünden isabetsiz ve yasaya aykırı bulunan mahkûmiyet hükmünü” bozdu. Ardından Çorlu Askeri Mahkemesinde 07.12.2006’de Halil’in davası yeniden görüşülmeye başladı. Halil Savda mahkemeye katıldı ve tutuklandı. Bu tarihten itibaren Halil Savda tam bir kısır döngü içine girdi. Almış olduğu cezanın süresi dolmuş olmasına rağmen serbest bırakılmadı. Cezaevinde olduğu sırada işkence, kötü ve alçaltıcı muameleye maruz kaldı.

2006: Askeri Yargıtay’ın vermiş olduğu karar üzerine Mehmet Tarhan 9 Mart 2006’da serbest bırakıldı.

2007: Halil Savda 28 Temmuz 2006’da, Askeri Yargıtay tarafından onanan 6 aylık cezayı ve henüz onaylanmamış bulunan 15.5 aylık cezanın da 1.5 ayını hapis yattığı için infaz kanunu gereği serbest bırakıldı.[3]

Türkiye’deki Savaş Karşıtlarının Web Sitesindeki (www.savaskarsitlari.org) verilere göre, 01.07.2007 itibariyle Türkiye’de 65 kişi vicdani ret yapmış durumdadır. Bunlardan 13 tanesi kadındır. 5 kişi, retçi oldukları için yargılama, birliğe gönderilme ya da cezaevi süreci yaşadılar.[4]Eskişehir Askeri Savcılığı, vicdani retçi Osman Murat Ülke’nin askerlik hizmetini yapmayı reddetmesi nedeniyle eski hükümlerinden kaynaklanan 17,5 aylık hapis cezasıyla ilgili olarak, 14 Haziran 2007’de yeni bir emir çıkartmıştır. Osman Murat Ülke aynı suçtan defalarca suçlandı ve yargılandı. BM Keyfi Gözaltılara dair Çalışma Grubu Osman Murat Ülke davasına dair kararında (36/1999), “askerlik hizmetini yapmayı tekrar tekrar reddetmesinin aynı sonuçları gerektiren tek ve aynı eylem olduğunu, bu sebeple suçun da aynı ve yeni olmadığını belirtmiştir.”[5]

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Şubat 2007’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Ocak 2006’daki kararını dört kez görüştü: “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türk yetkililerinin Mahkeme (AİHM) tarafından bulgulanan ihlali durdurmak için hala daha herhangi bir önlem almaması nedeniyle gerçekten üzüntü içindedir, başvurucu almış olduğu cezaların infaz edilmesi durumunda hala tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. “Osman Murat Ülke’nin avukatlarına göre, Eskişehir askeri savcısının son emri çıkarması, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin de talep ettiği gibi, yetkililerin AİHM kararını yayınlayıp Genel Kurmay Başkanlığını da içerecek şekilde, ilgili yerlere dağıtmasındaki başarısızlığının bir sonucudur.[6]

Eskişehir Askeri Savcılığı çıkarttığı emirde, Osman Murat Ülke’nin kendisini savunması için 10 gün içinde Eskişehir Askeri savcılığına gitmesini istemiştir. Osman Murat Ülke’nin avukatı Hülya Üçpınar 24.07.2007’de Eskişehir’deki Hava Kuvvetleri Komutanlığı 1. Hava Kuvvet Komutanlığı Askeri Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda “hükümlü hakkında verilen mahkûmiyet hükümlerinin infazının Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasanın 98. maddesi uyarınca durdurulmasını“istemiştir. Ancak Eskişehir’deki Askeri Mahkeme 27.07.2007’de verdiği kararla talebi reddetmiştir[7].Eskişehir’deki Askeri Mahkeme emsal olarak Yehova Şahidi vicdani retçi Çağlar Buldu hakkında, Ankara’daki Askeri Yargıtay’ın 29.05.2007 tarihli kararını[8]göstermiştir. Söz konusu karar karşısında Osman Murat Ülke her an tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Mazlum-Der Kocaeli Şubesinin 27.07.2007’de yaptığı açıklamaya göre, 1978 Ağrı doğumlu Enver Aydemir, Kürt kökenli bir genç olarak İslam inancına bağlı gerekçelerle askerlik yapmayı reddettiğini yakın çevresine sözlü olarak açıklamış, kısa bir süre sonra da güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmıştır. Asker kaçağı olduğu gerekçesi ile askeri güvenlik güçlerine teslim edilerek 25.07.2007 tarihinde askeri birliği olan Bilecik Jandarma Eğitim Komutanlığına zorla götürülmüştür. Son olarak,20.07.2007’de Enver Aydemir’in babası, annesi ve eşi tarafından verilen bilgilere göre, Enver Aydemir, askeri kıyafet giymeyi reddetmiş ancak zorla giydirilmiş ve fena muameleye maruz bırakılmıştır. Annesi ve eşi başörtülü oldukları gerekçesiyle Enver Aydemir ile görüştürülmemişlerdir. Ailesi ve akrabaları, halen Bilecik Jandarma Komutanlığında tutulan Enver Aydemir’in can güvenliğinden derin kaygı duymakta, işkence ve kötü muamele riskinin devam ettiğine inanmaktaydı. 1 Ağustos 2007 tarihinde öğrenildiğine göre, Enver Aydemir 31.07.2007 tarihinde Bilecik Jandarma Er Eğitim Tugayından alınarak Eskişehir Askeri Cezaevine konulmuştur.

Mazlum-Der Kocaeli Şubesinin 08.08.2007’deki açıklamasına göre, Enver Aydemir’i Eskişehir askeri cezaevinde ziyaret eden babası Ahmet Aydemir son gelişmeleri tarafımıza iletmiş ve kamuoyu tarafından paylaşılmasını istemiştir. Enver Aydemir şunları söylemektedir: “Ben askerlik şubesinde dini birtakım nedenlerimden dolayı T.C. askeri olarak görev yapmak istemediğimi söylediğim halde sevk evrakı tarafıma tebliğ edildi. Ben evrakı almaktan kaçındım. Askerlik yapmayacağımı söyledim ve buna ilişkin polis karakoluna dilekçe verdim. Askere 24-07 -2007 tarihinde sevk işlemim yapılarak aynı gün mevcutlu olarak birliğim olan Bilecik 2. J. Eğit. Tug. Komutanlığına iki jandarma eşliğinde teslim edildim. Ben birliğe katıldığımda görevli personele “Ben buraya isteğim dışında getirildim. Kesinlikle laiklikle yönetilen T.C.’de askerlik yapmam ve askeri elbiseyi giymem” dedim. Ayrıca “Ben zorla askerlik elbisesi giydirilmiş sivil bir kişiyim, bu nedenle askeri mahkemede yargılanmam doğru değildir” dedim. Bilahare ertesi gün saat 10 sıralarında şu anda rütbesini ve kim olduğunu hatırlayamadığım bir uzman çavuş tarafından bulunduğum 11. bölük koğuşunda bana askeri üniforma ve diğer istihkak teslim edilip giymem emredildiğinde ben görevli personele ben buraya isteğim dışı getirildim. Ben laiklikle yönetilen T.C’nin askeri elbisesini giymem” diyerek askeri üniformayı giymem hususunda verilen emri reddedip gereğini yerine getirmedim. J.tğm.Erol Doğan bana ağza alınmayacak galiz küfürler savurdu. Ben de ona “senin haysiyetsiz küfürlerinin 10 katını yapabilirim fakat benim kişiliğim ve inancım buna müsaade etmez” dedim. Bunun üzerine j. Tğm. Erol Doğan’ın emri üzerine yaklaşık 10 asker bana zorla askeri üniformayı giydirip bana asker traşı yaptılar. Ben bunun üzerine mukavemet etmenin yararı olmayacağını anlayarak üniformayı giydirmelerine ve asker traşı yapmalarına direnmedim. Ayrıca iki kez fiziki işkenceye maruz kaldım. Askeri cezaevine girdiğim zaman Kur’anı Kerim’im elimden alındı. Ben bunun üzerine cezaevinin hiçbir kuralına uymayacağımı ilan edince mecburen Kur’anımı verdiler ve burada cemaatle olmamak şartıyla namaz kılmama izin vereceklerini ifade ettiler. Evliyim ve iki çocuğum var ve ilk olarak dini gerekçelerle tavır koyan bir kişi olarak sonuna kadar direnmeyi seçeceğim” dediği tarafımıza aktarılmıştır.

İnsan Hakları ve Vicdani Ret

Vicdani Ret bir suç değildir. Vicdani Ret temel bir insan hakkıdır. Vicdani Ret “düşünce, vicdan ve din özgürlüğü”nün doğal bir sonucudur. Ayrıca, şiddet kullanmayı ve öldürmeyi reddettiği için temel olarak hem yaşam hakkının bir savunusu hem de garantisi niteliğindedir. Uluslararası insan hakları belgelerinde[9] Vicdani Rettin temel bir insan hakkı olarak kabul edildiği en temel belge BM İnsan Hakları Komisyonunun 8 Mart 1989 tarihli 1989/59 sayılı kararıdır. BM İnsan Hakları Komisyonu bu kararla “düşünce, vicdan ve din özgürlüğü” kapsamında vicdani rettin herkesin hakkı olduğunu ifade etmiştir. BM İnsan Hakları Komisyonu 1993 tarihli “Askerlik Hizmetinin Vicdanen Reddedilmesi[10] başlıklı kararında 1989 tarihli kararını da göz önünde bulundurarak, vicdani rettin BM İnsan Hakları Sözleşmesinin 18. maddesinde olduğu kadar BM Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin 18. maddesinde belirtilen herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkının meşru kullanımı olarak askerlik hizmetini vicdani red hakkı olduğunu ifade etmiş ve tüm devletleri gerekli her türlü düzenlemeyi yapmaya davet etmiştir. BM İnsan Hakları Komitesi düşünce ve vicdan özgürlüğüne ilişkin yaptığı 22 Nolu Genel Yorumda, Vicdani Retti bir hak olarak nitelendirmiştir[11].

BM İnsan Hakları Komisyonunun 2000/34 nolu kararı uyarınca BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından 14 Mart 2002’de hazırlanan raporda, vicdani rettin temel bir hak olduğunu yeniden vurgulayarak, konuyla ilgili ulusal düzenlemelerde yaşanan eksikliklere değinilerek, bir an önce gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğinin altı çizilmiştir[12].

Vicdani Ret hakkı Avrupa Konseyi tarafından da temel bir insan hakkı olarak tanınmıştır[13]. Avrupa Konseyi yetkili organlarının vicdani ret hakkına yönelik bir dizi kararı bulunmaktadır. AİHM ise vicdani retle ilgili olarak almış olduğu kararlarda, vicdani ret açıklaması yapmanın temel bir hak olduğunu vurgulamakla birlikte, konuyu AİHS’nin din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili 9. maddesi kapsamında değerlendirmemektedir. AİHM vicdani retçilerle ilgili olarak baktığı davalarda şu ana kadar konuyu Osman Murat Ülke v. Türkiye davasında olduğu gibi AİHS’nin işkence ve kötü muamele yasağıyla ilgili 3. Maddesi[14]; keyfi gözaltılar nedeniyle De Jong, Baljet, ve van den Brink v. Hollanda ve Tsirlisve Louloumpas v. Yunanistan davalarında olduğu gibi AİHS’nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5. maddesi[15]Thlimmenos v. Yunanistan davasında olduğu gibi AİHS’nin ayrımcılığı yasaklayan 14. maddesi kapsamında değerlendirmiştir[16]. Bununla birlikte AİHM, 2000 yılından itibaren dini inançları nedeniyle askere gitmeyi reddeden Yehova Şahitlerinin Bulgaristan’dan yaptığı bir dizi başvuruyu kabuledilebilir bulmuştur[17]. Ayrıca dostane çözümle sonuçlanan Stefanov v. Bulgaristandavasında, sivil hizmet getirilmesi ve 1991’den beri vicdani retçilere açılan davaların ve verilen cezaların reddedilmesi öngörülmüştür[18].

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ve Bakanlar Komitesi almış olduğu karar ve tavsiyelerde vicdani ret hakkını açık bir şekilde tanımış ve üye devletlerin bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmasını öngörmüştür. Avrupa Konseyi’nin vicdani ret hakkını tanıyan ilk kararı Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 1967 tarihli 337 nolu kararı 478 nolu tavsiyesidir[19]. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin yanı sıra Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1987 yılında aldığı kararla açık bir şekilde vicdani ret hakkını tanımıştır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin kararına göre “zorunlu askerlik hizmetinden sorumlu olan ancak vicdani nedenlerle silah kullanmayı reddeden herkes bu hizmeti yapma yükümlülüğünden kurtarılma hakkına sahip olmalıdır (…) Bu kişiler, alternatif hizmetler yapmaya sorumlu tutulabilir.’ (…) Bununla birlikte, alternatif hizmet… ilkesel olarak sivil ve kamu yararına olmalı (…) cezalandırıcı nitelikte olmamalıdır”[20].

Avrupa Konseyi organları günümüze değin aldıkları bir dizi karar ve yaptıkları tavsiyede benzer açılımlar getirmiştir. Nitekim Avrupa Sosyal Haklar Komitesi’ne Yunanistan’dan yapılan bir toplu başvuruda, başvurucular, vicdani ret nedeniyle askeri hizmet yerine, sivil hizmette çalışırken yapılan muamelenin cezalandırıcı nitelikte olduğunu ve zorla çalıştırma yasağına girdiğini ileri sürmüşlerdir. Avrupa Sosyal Haklar Komitesi bu durumun Avrupa Sosyal Şartı’nın “Çalışanların özgürce edindikleri bir işle yaşamlarını sağlama haklarını etkili bir biçimde korumayı” 1. maddesinin 2. paragrafının ihlali olduğuna karar vermiştir[21].

Avrupa Birliği (AB) Temel Haklar Şartı’nın din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili 10.2 maddesi açık bir şekilde vicdani ret hakkını tanır. AB Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen bir dizi kararda da vicdani ret hakkının tanımış ve “özgürlük ve toplumun tüm üyelerine eşit davranma ilkesine tamamen saygıyla, askere alınan herkesin, silahlı veya silahsız askeri hizmeti, vicdan temelinde herhangi bir zamanda reddetme hakkını garanti etmeye[22] çağırmıştır. Aynı karar “hiçbir mahkeme ya da komisyonun bu bireysel hakkı etkileyemeyeceğini” [23] ifade etmiştir. AB Avrupa Parlamentosu aynı zamanda 11 Mart 1993 tarihli kararda ‘BM İnsan Hakları Komisyonu’ nun 89/59 nolu kararı ile askerlik hizmetini vicdani reddin tanıdığı gibi, vicdani ret hakkının, Üye Devletlerin yasal sistemleri içerisine alınması gerektiğini addeder’ (paragraf 46). Yine, ‘Uluslararası Af Örgütü tarafından pek çoğu düşünce suçlusu olarak kabul edilen vicdani retçilerin yargılanmaları ve hapsedilmelerini” kınamıştır[24].(paragraf 50)

Vicdani Ret hakkı Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının 1990 yılında Kopenhag’da gerçekleştirdiği İnsani Boyut Konferansında[25] da temel bir hak olarak deklare edilmiştir:

(18) Katılımcı devletler

(18.1) – Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, herkesin, askeri hizmeti vicdani redde hakkı olduğunu tanıdığını kaydederek,

(18.2) – pek çok katılımcı devlet tarafından, askeri hizmetten vicdani ret temelinde muaf tutulmalarına izin veren yeni mesafeler alındığını kaydederek,

(18.3) – pek çok hükümetler dışı organizasyonun, askerlik hizmetini vicdani ret konusundaki aktivasyonlarını kayıtlayarak,

(18.4) – vicdani ret nedeniyle uygun, ilkesel olarak askeri olmayan veya sivil karakterli alternatif hizmetleri, henüz yapılmayan yerlerde, kamu yararına ve cezalandırıcı olmayan karakterde tanıtmayı dikkate alır ve bu konuda hemfikir olur

(18.5) – bu konuda kamuoyuna bilgi vermeyi olanaklı kılar

(18.6) – İnsani Boyut Konferansı çatısı içinde, silahlı hizmeti vicdani ret temelinde, zorunlu askeri hizmetten bağışıklıkla ilgili bireylerin benzer soruları olduğunda mütalaa içinde olunacak ve bu sorularla ilgili bilgi alışverişinde bulunur.

Sonuç

Son yıllarda Türkiye’de askerlik hizmetini yapmayı reddettiğini açıklayan az sayıda vicdani retçi bulunmaktadır. Bununla birlikte, vicdani retçiler çoğu kez 3 yıla kadar varan hapis cezalarıyla sonuçlanabilecek kovuşturmalarla karşılaşıyorlar.[26] Vicdani Ret uluslararası düzeyde kabul görmüş bir hak olmasına rağmen, Türkiye’de halen vicdani ret hakkını tanıyan herhangi bir yasal düzenleme ve uygulama söz konusu değildir. Vicdani Retçiler her an keyfi bir şekilde gözaltına alınma, tutuklanma, işkence ve kötü-muamele, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele görme riskiyle karşı karşıyadırlar. Hepsinden önemlisi, AİHM kararlarında da belirtildiği gibi bir tür “sivil ölüm” söz konusudur[27]. Yani Türkiye’de Vicdani Retçiler serbest bırakılsalar dahi, her an tekrar tutuklanma tehdidi ile yaşıyorlar ve yurttaşlık haklarından yararlanamıyorlar. Bu yüzden Vicdani Retçi olmanın cezası Türkiye’de de facto olarak ömür boyu çekilmektedir. Bu demokratik bir toplumdaki cezalandırma rejimine aykırıdır.

İnsan Hakları Gündemi Derneği, vicdani retçilere yönelik her türlü baskı ve yıldırma eylemini kınadığını açık bir dille ifade etmek ister ve T.C. Devletini uluslararası insan hakları belgeleri doğrultusunda bir an önce vicdani ret hakkını tanıyarak ilgili yasal düzenlemeleri hayata geçirmeye davet eder.

Saygılarımızla.


[1] Vicdani Retçiliğin Tarihsel Gelişim SüreciThe New conscientious objection: from sacred to secular resistance / edited by Charles C. Moskos, John Whiteclay Chambers II. New York: Oxford University Press, 1993. adlı kitaptan yapılmış bir çeviridir, Çevirenler: Esmeray Güler, Bekir Fatih Meral, Nail Anıl Cinisli, 07.05.2005, http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=2&ArsivAnaID=26239 web sitesinde mevcuttur.

[2] A.g.e. Ayrıca bkz. Ret 1111, Savaş Karşıtları, VCD; Vicdani Ret Suç Değildirhttp://www.ainfos.ca/02/nov/ainfos00307.html web sitesinde mevcuttur.

[3] VicdaniRetçiler Listesi, Savaş Karşıtları, http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=2&ArsivAnaID=27221 websitesinde mevcuttur. Ayrıca bkz. Türkiye’de Vicdani Rettin Tarihçesihttp://arkabahce.ada.net.tr/proje/amiliter/trtarih.html web sitesinde mevcuttur.

[4] A.g.e.

[5] URGENT ACTION / Turkey: Possible prisoner of conscience: Osman Murat Ülke, Amnesty International, 26.07.2007, PUBLIC AI Index: EUR 44/015/2007, 19 July 2007, UA186/07 Possible prisoner of conscience

[6] A.g.e

[7] T.C. Hava Kuvvetleri Komutanlığı 1. Hava Kuvvet Komutanlığı Askeri Mahkemesi Eskişehir, Duruşmasız İşlere Ait Karar, Evrak No: 1999/199-229, Karar No: 2007/234 Müt, 27.07.2007

[8] T.C. Askeri Yargıtay, İlam, Evrak No:2007/1286, Karar No: 2007/1280, 29.05.2007

[9] Bu konuyla ilgili kapsamlı bir çalışma için bkz. the European Bureau for Conscientious Objection,

http://www.ebco-beoc.org/page/1uside/document/doc4osce.htm 30 Temmuz 2007 web sitesinde mevcuttur.

[10] Conscientious objection to military service, The Commission on Human Rights, 1993/84.,67th meeting, E/CN 4/1993/L.107, Para.1-3. http://www.unhchr.ch/Huridocda/Huridoca.nsf/0/b71bd1020b0b37d9c1256a140038812b

/$FILE/13100.doc web sitesinde mevcuttur.

[11] General CommentNo. 22: The right to freedom of thought, conscience and religion ( Art. 18): . 30/07/93., CCPR/C/21/Rev.1/Add.4,General Comment No. 22. (General Comments), Forty-eighth session 1993, para.11, http://www.unhchr.ch/tbs/doc.nsf/(Symbol)/9a30112c27d1167cc12563ed004d8f15

?Opendocument web sitesinde mevcuttur.

[12] Civil and Political Rights, Including The Question Of:Conscientious Objection To Military Service, Report of the High Commissioner submitted pursuant to Commission resolution 2000/34, The Commission on Human Rights, Fifty-eighth session, E/CN.4/2002/WP.2,14 March 2002, para. 34, http://www.unhchr.ch/huridocda/huridoca.nsf/AllSymbols

/4608238E8449FB7EC1256BC00050A262/$File/G0211428.doc?OpenElement web sitesinde mevcuttur.

[13] Zorunlu Askerlik Hizmetine Vicdani Ret, Avrupa Konseyi, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Genel Müdürlüğü, Haziran, 2002, F-67075 Strasbourg Cedex, http://www.coe.int/. Avrupa Konseyi’nin Broşürü İnsan Hakları Ortak Platformu tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Ancak yayın hazırlıkları halen devam etmektedir.

[14] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı, Ülkev.Turkey, Başvuru No: 39437/98,24.01.2006.

[15] De Jong,Baljet, and van den Brink v. The Netherlands, Application No. 00008805/79,00008806/79 and 00009242/81, judgement of the European Court of Human Rights of 22 May 1984 and Tsirlis and Louloumpas v.Greece, case No. 54/1996/673/859-860, judgement of the European Court of Human Rights of 29 May 1997.

[16] Thlimmenos v. Greece, Application No.34369/97, judgement of the European Court of Human Rights of 6 April 2000(Grand Chamber).

[17] I.S. v. Bulgaria, Application No.32438/96, admissibility decision of the European Court of Human Rights of 6 April 2000; Dian Dimitrov, Krassimir Savov and Atanas Vishanov v. Bulgaria, Applications No. 37358/97, 37988/97 and 39565/98, admissibility decision of the European Court of Human Rights of 10 April 2000.

[18] Stefanov v. Bulgaria, Application No.32438/96, judgement of the European Court of Human Rights (friendly settlement) of 3 May 2001.

[19] Resolution 337(1967), on the right of conscientious objection, Text adopted by the Assembly on 26th January 1967 (22nd Sitting), http://assembly.coe.int/Main.asp?link=/Documents/AdoptedText/ta67/ERES337.htmweb sitesinde mevcuttur. Ayrıca bkz. Report, on the right to conscientious objection to military service (Rapporteur: Mr Rodotà, Italy, Independent Left), 1403-28/1/93-1-E, Doc. 6752, 29 January 1993, http://assembly.coe.int/main.asp?Link=/documents/workingdocs/doc93/edoc6752.htmweb sitesinde mevcuttur. Recommendation 816 (1977), on the right of conscientious objection to military service,Text adopted by the Assembly on 7 October 1977 (10th Sitting), http://assembly.coe.int/Main.asp?link=/Documents/AdoptedText/ta77/EREC816.htm web sitesinde mevcuttur.

[20] Recommendation No. R (87) 8, Of The Committee Of Ministers To Member States Regarding Conscientious Objection To Compulsory Military Service, (Adopted by the Committee of Ministers on 9 April 1987 at the 406th meeting of the Ministers’ Deputies), para.1-9-10, https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?Command

=com.instranet.CmdBlobGet&DocId=693434&SecMode=1&Admin=0&Usage

=4&InstranetImage=44902

[21] No.8/2000 Quaker Council for European Affairs (QCEA) v. Greece, European Committee of Social Rights, Complaint No. 8/2000.” Document number: E/CN.4/2002/WP.2, List of complaints and advancement of the procedurehttp://www.coe.int/t/e/human_rights/esc/4_collective_complaints

/list_of_collective_complaints/default.asp#P280_30140 web sitesinde mevcuttur.

[22] European Parliament resolution of 16 February 1983 on conscientious objection para 1-2. See also European Parliament resolution of 13 October 1989 on conscientious objection and alternative civilian service.

[23] A.g.e. para3

[24] The De Gucht Resolution, Resolution on respect for human rights in the European Community (annual report of the European Parliament), 11 Mart 1993 para 46-50.

[25] Conference for Security and Co-operation in Europe, Second Conference on the Human Dimension of the CSCE, Copenhagen (1990), Document of The Copenhagen Meeting of The Conference on The Human Dimension of The CSCE, http://www1.umn.edu/humanrts/osce/basics/copenhagen1990.html web sitesinde mevcuttur.

[26] URGENT ACTION / Turkey: Possible prisoner of conscience: Osman Murat Ülke, Amnesty International, 26.07.2007, PUBLIC AI Index: EUR 44/015/2007, 19 July 2007, UA 186/07 Possible prisoner of conscience

[27] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı, Ülkev.Turkey, Başvuru No: 39437/98,24.01.2006.