Yakılarak Öldürülen 3 Suriyeli Gencin Davası 01 Mart 2023 Dava İzlem Raporu

İzmirde yakılarak öldürülen 3 Suriyeli gencin davasının ilk duruşması 1 Mart 2023 tarihinde İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. İHGD Dava İzleme Ekibi tarafından takip edilen duruşmaya ilişkin izleme raporu aşağıda yer almaktadır.

Mahkeme   : İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi

Esas No      : 2022/314

Oturum No : 1

Duruşma    : 1 Mart 2023

 

Olay ve Soruşturma

Suriyeli üç mülteci Mamoun al-Nabhan, Ahmed al-Ali ve Muhammed el-Bish 16 Kasım 2021’de İzmir Güzelbahçe’de kaldıkları barakanın yakılması sonucu ağır şekilde yaralanmıştır. Yangını gören işyeri arkadaşları hızla itfaiye ve ambulans çağırsa da, yapılan müdahaleler 3 gencin hayatını kurtarmaya yetmemiştir.

Emniyet ve itfaiye ekipleri olay yeri incelemesinin ardından yangının elektrik sobasından çıktığını belirtmişlerdir. Ancak yangından bir önceki akşam bir işçinin Urla’daki arkadaşına “Orası yanacak, o Suriyeliler bugün ölecek” dediği, işyeri çalışanlarının da bu duyum sonrasında işyeri sahibi ve avukatlarına bilgi verdiği öğrenilmiştir. Bu duyumun emniyete bildirilmesiyle teknik takibe alınan sanık, 26 Kasım 2021’de bu kez iddia bayii sahibi bir kişiyle eşini bıçaklamış, olay yerinden kaçarken yakalanmıştır. Saldırgan ifadesinde, Suriyeli mültecileri benzin dökerek yaktığını ve bu suçu tasarlayarak işlediğini itiraf etmiş ve tutuklanmıştır. Ayrıca sanığın ifadesinde bir dönem JİTEM’le çalıştığı, “temizlik” notu görünce bundan Suriyelilerin “temizlenmesi” gerektiğini anladığı iddiaları yer almaktadır.

Kundaklamanın hemen ardından hayatını kaybeden gençlerin aileleri karakola çağrıldıklarını ve soruşturmanın gizliliği için susmaları konusunda uyarıldıklarını açıklamışlardır. Mültecilere yönelik bu ırkçı saldırı, olayın gerçekleşmesinden 35 gün sonra, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin açıklamasıyla basına yansımıştır.

Duruşmanın Seyri

1 Mart 2023 tarih ve 11:04’te sanık K’nin kimlik tespiti ile duruşmaya başlandı.

Duruşma salonunda 2 polis memuru, 1 özel güvenlik ve 4 jandarmanın hazır olduğu, jandarmalardan birinin uzun namlulu silahla beklediği görüldü.

Susma hakkını kullanmak istediğini söyleyen sanık, suçlamaları kabul etmediğini ve ayrıca yazılı olarak beyanda bulunacağını söyledi.

Sanık bazı şeyleri anlatamadığını, bunların sır olduğunu, bu konuda ayrıca yazılı beyanda bulunacağını, evinde çantanın içinde notlar olduğunu, vereceği ifade için de not gönderildiğini, akli dengesinin olmadığı düşünülerek hastaneye sevk edileceğine dair notlar gönderildiğini, bu notların olaydan sonra konulduğunu beyan etti.

Sanığa olay günü neden camiye gittiği soruldu. Sanık hasta olduğunu, istifra etmek için camiye gittiğini, elindeki çuvalda kıyafetleri olduğunu, konuşursa aile faciası olacağını beyan etti.

Sanığa hangi ailede facia olacağının sorulması üzerine, 7 aydır cezaevinde olduğu için görüşmesi gereken kişilerle görüşemediğini, bu nedenle şu anda bilgi vermek istemediğini, olayın kendisiyle ilgisi olmadığını beyan etti.

Sanığa olayın kiminle ilgisi olduğunun sorulması üzerine, söylemek istemediğini beyan etti.

Sanığa yakalandığı zaman üzerinde fazla para çıkmasının nedeni sorulması üzerine hesapları incelenirse bunun nedeninin ortaya çıkacağını beyan etti.

Sanık, müştekilerden biri ile arasında husumet olmadığını, ancak onların kendisiyle husumeti olduğunu, 1997 yılından beri müştekinin işyerinde çalıştığını, sigortası yatırılmadığı için aralarında birtakım tartışmalar olduğunu, müştekinin ona kumpas kurduğunu, mahkemeye bunları tek tek anlatacağını, ölen kişileri tanımadığını beyan etti.

Sanık müdafii söz aldı: Sanığın savunmasına katılmadığını, sanığın akıl sağlığının yerinde olduğuna dair raporuna itiraz ettiklerini, İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 2022/83 Esas sayılı dosyasında da sanığın benzer ifadelerinin olduğunu, gerekmesi halinde tam teşekküllü bir hastanede sanığın müşahede altına alınmasını ve sonrasında rapor tanzim edilmesini talep ettiğini, sanığın ifadelerinin çelişkili olduğunu, sanık ile cezaevinde görüştükten sonra ayrıntılı olarak dosyaya beyanda bulunacaklarını beyan etti.

Sanık söz aldı. Avukatını ilk kez bu duruşmada gördüğünü, hastanede 45 gün kaldığını, akıl sağlığında sorun olmadığını, anlatacaklarının çok önemli olduğunu, avukatı ile görüşerek yazılı beyanda bulunmak istediğini beyan etti.

Müşteki vekili A.K.T.’nin işyerinde başka yabancı uyruklu çalışanın olup olmadığını, Türk işçiler ile yabancı işçiler arasında husumet olup olmadığını, olay günü Bornova ve Ege Palas Otel civarında bulunup bulunmadığını sorması üzerine Sanık: İşyerinde çalışan başka yabancı kişilerin de olduğunu, ancak isimlerini bilmediğini, daha sonra yazılı beyanda bulunacağını, olay günü Bornova’da ve Ege Palas Otel civarında bulunmadığını, işyeri sahibinin abisi Nihat Batur ile telefonla görüştüğünü, görüşme hakkında yazılı beyanda bulunacağını, ifadesini nasıl vereceğinin yazılı olduğu notu tutuklanmadan 1 hafta önce gördüğünü, Güzelbahçe Karakoluna çağrıldığını, olay ile ilgili ifade verdiğini, ifade işleminin mülakat şeklinde olduğunu, görüşmeyi zayıf, uzun boylu bir polisle yaptığını beyan etti.

 

Müşteki A.E. huzura alındı. Müşteki, sanıktan şikâyetçi olduğunu, kardeşinin işyerinden biri ile sıkıntısının olmadığını beyan etti.

 

Müşteki S.M. huzura alındı. Müşteki, olay günü saat 04.45 civarında telefonla arandığını, iş yerine geldiğini ve yangını gördüğünü, oğlunun ölenlerin sevk edildikleri hastanelere gittiğini, hatta sanığın da ona eşlik ettiğini, R.B.’nin kendisiyle yangın ile ilgili yüz yüze görüşmesi gerektiğini söylediğini, R.B.’nin telefonda kendisine sanığın gece yanına geldiğini, kahve içtiklerini, kendisine Güzelbahçe’deki yerin yanacağını ve oradaki Suriyelilerin öleceğini, gece saat 05.15 gibi sanığın tekrar R.B.’nin yanına geldiğini ve “Operasyon tamam, işlem tamam” dediğini beyan etti.

 

Müşteki S.M., ölenlerin yanan yapıdan çıktığı sırada yaşadıklarını, yüz kısımları ile ayak altlarının yanık olduğunu, ölenler ile aralarında sıkıntı olmadığını, sanığın bağ-bahçe işlerine gittiğini, sanığın yapacağı işler için kendisinden taş satın aldığını, bu nedenle ara ara iş yerlerine geldiğini, sanığın işyerlerine sık sık geldiğini, işyerine ait konteynerda kaldığını, sanık ile aralarında husumet olmadığını, yangından sonra etrafta boş bidon gördüklerini, ancak içerisinde yakıt kokusu olmadığını, sanığın kendisine “Dayı sen neden burada Suriyelileri çalıştırıyorsun” diye sorduğunu, kendisinin de karışmamasını söylediğini, elektrik panosuna dışarıdan ulaşmanın mümkün olduğunu, içeride ısıtıcının olduğunu ancak ısıtıcının düşmüş olma ihtimalinde, halının da yanması gerektiğini, ancak halının belli bölümleri haricinde hiç yanmadığını, halıda şerit şeklinde yanıklar oluştuğundan sıvı döküldüğünü düşündüklerini beyan etti.

Müşteki S.M.vekili, İlk incelemede sobadan şüphelenildiğini, ancak halının belli yerlerinde sıvıdan kaynaklı yanma olduğunu, olayın sanık İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesinde devam eden dosya kapsamında ifade verirken ortaya çıktığını, kamera kayıtlarına ulaşmak istediklerini, ancak olay yeri inceleme ekiplerinin kamera kayıt sisteminin devre dışı bırakıldığını söylediğini, 7. Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasını öğrendiklerinde, olay ile bağlantı kurduklarını, oradaki olayda elde ettiği paralar ile sanığın kaçmayı düşündüğünü beyan etti.

 

Av. E.S.’nin sorusu üzerine müşteki S.M.’den soruldu: Yangına su ile müdahale edilemediğini, zira sigortanın indirilmiş olduğunu ve bu nedenle elektrik ile su pompalanamadığını, olay yeri inceleme ekibinden şartelin indirilmiş olduğunu öğrendiğini, S.G’nin gece 00.00 civarında mutfak bölümünde otururken elektriklerin gittiğini görmesi üzerine dışarıya çıktığında, sanığı gördüğünü, sanığın koşarak arabasına gittiğini kendisine anlattığını, yaralıları hastaneye gönderene kadar sanığın orada beklediğini, daha sonra oğluyla beraber sanığın da hastaneye gittiğini, karakola ifadeye çağrıldığı sırada sanığın tekrar işyerine geldiğini, 04.45 civarında sanığın iş yerinde hiç bir işinin olmamasına rağmen orada olmasından şüphelendiğini beyan etti.

 

Olay günü sanık ile ilgili durumu öğrendikten sonra müşteki S.M’nin neden karakola hemen başvurmadığı soruldu: S.M., bu durumu ne zaman karakola anlattığını hatırlamadığını, o gün itfaiye raporunu beklediğini, birine iftira atmak istemediğini, polisin bu durumu çözeceğini düşündüğünü, sanığın kendisini aradığını “Dayı senin sekreterin bana iftira atıyor. Olayı ben yapmışım gibi anlatıyor” dediğini, sanığın kendisine “yeğenine söyle paramı versin ” dediğini, bu paranın yeğeni ile sanık arasında eskiye dayalı bir alacak verecek meselesi olduğunu ve “canım yanmış zaten beni ilgilendirmez ” dediğini ve telefonu kapattığını beyan etti.

 

Avukat A.K.T sanığa müştekinin telefon görüşmesi ile ilgili beyanı esnasında neden başını salladığının sorulmasını talep etti. Sanık, müştekinin telefon görüşmesi ile ilgili beyanı sırasında kafasını salladığını, bunu “yakaladım” anlamında avukatına yönelik yaptığını beyan etti.

Tanık M.M.B. huzura alındı ve ifadesinde: Olaydan sonra yol kenarından sanığın geldiğini ve ne olduğunu sorduğunu, etrafı yaygaraya verdiğini, sanığın kendisiyle aynı arabaya bindiğini ve hastanelere birlikte gittiklerini, yaralıların fotoğrafını çekmeye çalıştığını, arabada hastaneye giderken sinir edici sözler söylediğini, arabadan inmesini istediğini, ancak ona rağmen inmediğini, sanığın kendisine yolda ne dediğini hatırlamadığını, ancak genel olarak yangın ile ilgili laflar söylediğini, şantiyeye giriş-çıkışları gösteren kamera kayıtlarını polislere teslim ettiğini, kamera kayıtlarını whatsapp üzerinden ismini bilmediği polise gönderdiğini, otoparka ait kamera görüntülerini güvenlik görevlisinden aldığını ve Taner isimli polis memuruna gönderdiğini, beyan etti.

 

İzmir Barosu vekili Av. A. H. G. söz aldı: Göç hareketi sonrasında göçmenlerin adalete erişimi hususunda çok büyük sıkıntılar yaşandığını, bu sıkıntıların yargılamadaki önyargılardan kaynaklandığını, seyahat engelleri olduğunu, zira seyahatlerin izne tabi olduğunu, soruşturma aşamasında delillerin toplanmamış olması göz önünde bulundurulduğunda, öldürmeye ilişkin insan hakları kavramı kapsamında usulî bir takım hususların yerine getirilmemiş olması nedeniyle sıkıntılar doğabileceğini, Avukatlık Kanununun 76. maddesi gereğince barolara verilen yetki doğrultusunda hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmayı ve korumayı görev edinmiş olduklarından davaya katılmak istediklerini beyan etti.

 

Ankara Barosu vekili Av. E. K. söz aldı: Süreci en başından beri takip ettiklerini, bu eylemin münferit bir olay olmadığını, son zamanlarda Suriyelilere karşı ayrımcılığın son safhada olduğunu, Avukatlık Kanununun 76. Maddesi gereğince baroların sorumluluğu olduğunu ve katılma talepleri olduğunu beyan etti.

 

Ankara Barosu Mülteci Hakları Merkezi adına Av. Y. S. söz aldı: Olayın Suriyeli mültecilere yönelik olmadığını, tüm yabancılara yönelik insan haklarını ihlal eden bir eylem olduğunu, Avukatlık Kanununun 76. Maddesi gereğince hukukun üstünlüğü ve insan haklarının savunması çerçevesinde davaya katılma talebinde bulunduklarını beyan etti.

 

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği adına Av. E. Z. söz aldı: Kuruldukları günden bu yana insan hakları ihlallerini izlemekte ve takibini yapmakta olduklarını, Dernek Tüzüğünün 2. Maddesi gereğince din, dil, ırk, renk, cinsiyet, etnik köken fark etmeksizin, başta yaşam hakkı olmak üzere, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerine karşı gerçekleşmiş müdahalelere karşı hukuki çerçevede mücadele etmenin Derneğin amaçlarından biri olduğunu, yargılama konusu ırkçı cinayetin münferit bir olay olmadığını, toplumda yaratılan ayrımcı dil ve uygulamaların sonucu olduğunu, bu cinayetin aydınlatılması ve cezasızlıkla sonuçlanmaması için davaya katılma talebinde bulunduklarını beyan etti.

 

İnsan Hakları Derneği adına Av. M. K. söz aldı: Derneğin amacının insan hakları ve özgürlükleri doğrultusunda çalışma yapmak olduğunu, yaşam hakkının kutsallığı, insan haklarının evrenselliğini ve bölünmezliğini savunma, ırk, etnik köken, dil, din, mezhep, dinsel inanış, renk, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, siyasi ve felsefi görüş nedenleriyle her türlü ayrımcılığa karşı, nefret söylemi ve nefret suçlarıyla mücadele etmek, herkes için her yerde ve her koşulda adil yargılanma ve savunma hakkını korumak, insancıl hukuku korumak ve her yerde soykırıma karşı çıkmak gibi ilkeler doğrultusunda faaliyet gösterdiklerini; derneklerinin hak ihlallerine uğrayan mağdurlara hukuki destek sağlamak ve davalara müdahil olmak şeklinde yetkisi bulunduğunu, ülkelerinde yaşadıkları savaş ve diğer kriz nedenleriyle Türkiye’ye gelen, ucuz işçi adı altında sömürülen, kötü koşullarda ve sigortasız bir şekilde çalıştırılan 3 Suriyeli mültecinin, sırf bu nedenlerle ırkçı bir cinayete kurban gittiğini, soruşturma aşamasında bulunan eksikliklerin tamamlanmadan, sanığın yapmış olduğu eylemin münferit bir olaymışçasına gösterilmeye çalışıldığını, sanığın bu eylemi yaparken geri planda bulunan azmettiricisi ile bu olaya iştirak eden kişinin tespit edilmediğini, hızlı bir şekilde soruşturmanın tamamlandığını, olay yerinin de çok hızlı bir şekilde temizlendiğini, sanığın resmi tutanaklarda isminin birçok kez geçmiş olmasına karşın, İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesinde devam eden yağma suçlaması davası nedeniyle yakalanabildiğini, cinayet gibi ihtisas gerektiren bir konuda ifadenin detaylı bir şekilde alınmamış olduğunu, etkin soruşturmanın yapılmadığını, nefret suçu barındıran bu saldırının tekrar etmemesi ve toplumsal barışın sağlanması için İnsan Hakları Derneğinin katılma talebinin olduğunu beyan etti.

 

Mültecilerle Dayanışma Derneği adına Av. G. M. söz aldı: Mülteci alanına dair profesyonel uzmanlıkları olduğunu, mevcut davada ırkçı bir propaganda neticesinde 3 Suriyeli mültecinin yaşam hakkının ihlal edildiğini, Derneğin uzmanlığının yargılamaya katkı sağlayacağını, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun sitesinde mevcut, ‘İnsan Haklarının Korunmasında Sivil Odaklı Yaklaşımın Rolü” başlıklı makalenin, Türkiye’nin taahhüt verdiği Paris Prensipleri kapsamında değerlendirmeleri içerdiğini, metnin içindeki en büyük vurgunun, sivil toplum kuruluşlarının, insan hakları ihlali ve toplumsal düzenin ihlali konulu davalarda mağdur, zarar gören, katılanın yanında müdahil olmasının öncelikli olarak gözetilmesi gerektiğinden bahsedildiğini ve bu gerekçelerle davaya katılma talebinde bulunduklarını beyan etti.

 

Av. E.B. söz aldı: Bu dosyanın buz dağının görünen yüzü olduğunu, Altındağ’da mülteci işçilerinin evlerinden çıkmaya korktukları gibi yabancılara karşı genel bir nefret hali bulunduğunu, devletin koruma yükümlülüğü olduğunu, sanığın inkâr ettiği ifadesinde “Türkiye’yi Suriyelilerden temizleyeceğim” dediğini, bunların tipik bir nefret saiki olduğunu, Amerika’da 1990’lı yıllarda nefret suçu suç olarak düzenlendiğini, bu suçlara ilişkin önlemlerin alınması gerektiğini, aksi takdirde daha ağır sonuçlarla karşılaşılacağını, sanığın maktullerden onları yakarak kurtulmaya çalıştığını, bunu nefret saikiyle yaptığını, özellikle ölenlerdeki yanan alanlar nazara alındığında bunun parlayıcı maddenin etkisiyle olabileceğine ilişkin bu konuda uzman olan Abdullah Kaymaz’dan rapor aldıklarını, katılma talebinde bulunduklarını beyan etti.

 

Av. A. K.T. söz aldı: Dosyada çok sayıda eksikliğin olduğunu, dosyadaki şüpheli sayısının ilginç bir şekilde yükseldiğini, Güzelbahçe Polis Karakoluna ve savcılığa sanığın ismi bildirildikten sonra ne gibi bir işlem yapıldığının belirsiz olduğunu, tanığın kamera kayıtlarını polise verdiğini beyan ettiğini, böyle bir olayda sanık hakkında şüpheler olduğu ve kamera kayıtları gönderildiği halde sanık hakkında yakalama emri bile çıkarılmamasının olağan akışa aykırı olduğunu, sanığın başka bir telefon numarasını da kullanmakta olduğunu, bu numaranın da HTS kayıtlarının getirilmesini istediklerini, MASAK’tan gelen raporunun çok anlaşılır olmadığını, bu nedenle banka hesaplarının getirtilmesini talep ettiklerini, tanık olarak huzurda dinlenmesini talep ettikleri kişilerin olduğunu beyan etti.

 

Av. N.B. söz aldı: Tanıklara soru sorma haklarının olduğunu, talimatla başka mahkemece dinlenen tanıkların yeniden ve yargılamayı yapan mahkeme tarafından dinlenmesini istediklerini, tanıkların ifadelerinde çeliştiğini, talimat mahkemesi tarafından talimat duruşmasının gün ve saatinin kendilerine tebliğ edilmediğini, duruşmaya katılma talepleri olduğunu beyan etti.

 

Av. E. S. söz aldı: Nefret saikiyle işlenmiş bir dosyanın önlerinde olduğunu, işyeri çalışanlarının, işyeri sahiplerinin, olaya müdahale etmesi gereken kişilerin gerekeni yapmadığını, olayın yaşandığı gün itibariyle öğle saatlerinde sanığın isminin ortaya çıktığını, ertesi gün failin isminin Güzelbahçe Polis Karakolunda resmi kayıtlara geçtiğini, plaka takip sistemi üzerinden failin hareketleri gözlemlenmeye başladığı halde bu konu hakkında savcılığa bir bildirimde bulunulmadığını, dosyada tanık olarak ifadesine başvurulan M.M.M. tarafından teslim edildiği belirtilen kamera görüntülerinin teslim edildiğine ilişkin dosyada bir belge ya da tutanağın olmadığını, sanık hakkındaki söylentilerin işverene kadar yansımasına rağmen herkesin bir kaç gün sessiz kalmayı tercih ettiğini, Güzelbahçe karakolunun yasalara ve mevzuata uygun işlemlerle şüphelinin yakalamasının sağlamamasını ve savcılığa bildirimde bulunmamasını kabul edemeyeceklerini, 29 Kasım tarihinde sanığın öldürmeye teşebbüs ve gasp suçundan yakalanmasına kadar sanığın serbestçe dolaştığını ve belki de delilleri kararttığını, belki de henüz yargılamada tespit edilemeyen ve olayda dahili bulunan azmettiren ya da yardım eden iştirakçilerin yok olmasını sağladığını, tüm bunlara etkin soruşturmanın yürütülmemesinin neden olduğunu, özellikle müşteki S.M. ve tanık M.M.M.’nin beyanları ile müşteki S.M. vekilinin olaydaki gözlemlerine yönelik beyanları karşısında oraya gelen itfaiye görevlilerinin sırf olay yerinde soba olması nedeniyle yangının sobadan bilinmeyen nedenle çıkan kıvılcımdan çıktığı yönünde görüş bildiren bu görevliler hakkında da suç duyurusunda bulunulmasını talep ettiklerini, tanık M.M.M. tarafından Urla Şantiyesine ait kamera görüntülerinin Cinayet Büro Amirliğine teslim edilip edilmediğinin sorulmasını talep ettiklerini, teslim edilmiş ise neden savcılığa kamera kayıtlarının gönderilmediğinin sorulmasını ve dosyaya bu görüntülerin sunulmasını talep ettiklerini, davaya katılma taleplerinin olduğunu beyan etti.

 

Müşteki S.M. vekili söz aldı: Tanık M. M.M.’nin beyanında geçen ve kamera görüntülerini gönderdiğini beyan ettiği kişinin E. isimli sivil polis olduğunu ve toplamda 20 adet video ve fotoğrafın gönderildiğini beyan etti.

 

Müşteki A. N. vekili Av. G.S. söz aldı: Mağdurların ölümden kaçmak için ülkemize geldiğini ve ülkemize, toplumumuza ve hukukumuza sığındıklarını, insanı hukukun koruduğunu, ancak maalesef ölen gençleri koruyamadığını, soruşturma aşamasında açıkça görüldüğü gibi itfaiyeden emniyet mensuplarına kadar birçok kişinin mağdur ve maktuller Suriyeli oldukları için onları görmezden geldiğini, katılma taleplerinin olduğunu beyan etti.

 

Cumhuriyet savcısından mütalaası soruldu: Alınan sanık savunmasına, müşteki beyanlarına, tanık beyanlarına ve okunan bilgi ve belgelere bir diyeceğimiz yoktur. Dinlenilemeyen müştekinin dinlenilmesine, maktullerin kesin ölüm sebebine ilişkin ATK tarafından rapor tanzimlerinin beklenmesine, bu hususta işlem yapılmasına, müşteki vekillerinin suçtan zarar görme ihtimalleri nazara alınarak katılmalarına karar verilmesi, müşteki vekillerinin dışındaki Barolar, dernekler ve kuruluşların CMK’nın 237 maddesinde açıklandığı üzere suçun mağdurları ve suçtan zarar gören kurum niteliğinde bulunmadıkları, zarar görenlerin vekillerinin zaten dosyamızda mevcut olduğu, bu nedenlerle katılma hususundaki taleplerinin reddine karar verilmesi, Tutuklu sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin şüphe oluşturan somut delillerin bulunması, delil durumunda bir değişiklik bulunmayışı dikkate alınarak tutukluluk halinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur” dedi.

Duruşmaya saat …’da ara verildi. Saat 15.15’de duruşma yeniden başladı.

Sanık müdafi Av. N. T. söz aldı:  Hz. Adem soyundan gelen insanlar olduğumuzu ve bu nedenle hepimizin kardeş olduğunu, Suriyelilerle ortak kültürel bağlarımız olduğunu, halkların kardeşliğini savunduğunu, salondaki insanların hepsinin aynı soydan gelen kişiler olduğunu, milletlerimiz farklı bile olsa hepimizin kardeş olduğunu, İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesinn soruşturma dosyasındaki ifadesine baktığında, sanığın oldukça düzgün ifadeler kullandığını, CMK ile görevlendirilen müdafiinin sanığın garip davrandığına ve akıl sağlığının yerinde olmadığına ilişkin bir beyanı olduğunu, sanığın amcasında ve ailesinin bazı fertlerinde akıl sağlığına ilişkin rahatsızlıklar olduğunu, sanığın da Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine gittiğini, hukukun bir insana susma hakkını vermiş ise bu hakkın içerisinde yalan söyleme, değiştirme, aynısını söyleme gibi seçeneklerin de var olduğunu,  mahkeme hâkimi sanığa bir soru sorduğunda, sanığın “doğru” dediğini, soruyu tersten sorduğunda ise ona da “doğru” dediğini, sanığın İstanbul Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine sevki ile orada uzunca bir süre gözlem altında tutulup, rapor alınmasını talep ettiklerini, savunmalarının suçun işlenip işlenmediğine ilişkin olmadığını, sadece akıl sağlığı yönünden rapor alınmasını talep ettiklerini, beyan etti.

Sanık söz aldı: Avukatlarının dediklerini kabul etmediğini, daha önce hastanede kontrol amaçlı olarak 45 gün kaldığını, akıl sağlığının yerinde olduğunu, soruşturma aşamasında kendisine rapor verildiğini, yazılı olarak beyanda bulunacağını, beyanında bu celsede konuşamadığı hususları belirteceğini ve hastaneye sevk edilmek istemediğini beyan etti.

 

Mahkeme Heyetinin Ara Kararı:

 

  • Sanık hakkında Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi tarafından cezai ehliyetinin tam olduğu hususu yönünde rapor düzenlenmiş ise de, sanığın soruşturma aşamasındaki savunması, mahkememiz huzurundaki sorulara cevap şeklindeki beyanları, cezaevinden göndermiş olduğu dilekçelerdeki beyan ve anlatımları hep birlikte değerlendirildiğinde, ceza ehliyeti yönündeki şüpheler devam etmekte olduğundan cezai ehliyeti olup olmadığı hususunda İstanbul ATK’ya sevk edilerek: Gerekmesi halinde sanığın 3 haftayı geçmeyecek şekilde CMK’nın 74. maddesi gereğince müşahede altına alınıp, muayenesinin ve tedavisinin yapılarak, işlediği iddia edilen kasten öldürme ve mala zarar verme suçuna karşılık suç tarihinde ve halen 5237 sayılı yasanın 32/1. maddesinde belirtilen akıl hastalığı nedeniyle sanığın işlediği iddia edilen suç yönünden fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılamadığının veya bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olup olmadığının,
  • 5237 sayılı yasanın 32/2. maddesi gereğince “1” fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte sanığın işlediği iddia edilen fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalıp azalmadığı hususunda sanığın akıl hastalığı yönünden inceleme yapılarak, müşahede, tetkikler sonunda verilecek HEYET RAPORUNUN gönderilmesinin temini için Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına,
  • Sanığın Ziraat Bankası ve İş Bankasında hesaplarının olduğunu bildirmiş olması sebebiyle bu bankalarda hesabının olup olmadığının sorulmasına, hesabı var ise 06/06/2021-31/12/2021 tarihleri arasındaki hesap hareketlerinin gönderilmesi için müzekkere yazılmasına,
  • Sanığın duruşma aşamasında olay tarihlerinde kullandığını bildirdiği hatların 07/07/2021-01/12/2021 tarihleri arasındaki arama, aranma, mesajlaşma kayıtları ile her iki tarafın da iletişim sırasındaki BAZ istasyonu bilgilerini gösterir şekildeki kayıtların BTK’dan istenmesine,
  • Sanığın olay öncesinde girdiği cami ve camiden çıktıktan sonra olay yerine gidişine ait olduğu belirtilen yere dair görüntülerin bulunduğu CD’lerin bilirkişiye tevdi edilerek sanığın görüntülerdeki süre içerisindeki kılık kıyafetinde değişiklik yapıp yapmadığı, elinde hangi zaman diliminde hangi eşya olduğu hususlarının an be an ayrıntılı şekilde belirtir şekilde rapor düzenlenmesinin istenmesine,
  • Talimatla beyanı alınan ve 13 numaralı maddede ismi geçmeyen tanıkların yeniden dinlenilmeleri yönündeki taleplerin bu aşamada reddine,
  • Tanık M. M. M. tarafından işletmelerine ait Urla şantiyesindeki güvenlik kamerası görüntülerinin 18/11/2021tarihinde “E” isimli sivil polise gönderildiği tanık tarafından bildirildiği ve telefonunda bu görüntülerin bu kayıtların bildirildiği memurun merkezlerinde görev yapıp yapmadığı, merkezlerinde görev yapıyor ise kendisine bildirilen bu görüntüleri ile ilgili olarak gerek memur “E”nin, gerekse birimlerinin hangi işlemi yaptığının bildirilmesi ve bu görüntülerin dosyamıza gönderilmesinin istenmesine, bu hususta Güzelbahçe İlçe Emniyet Müdürlüğüne ve Cinayet Büro Amirliğine müzekkere yazılmasına,
  • Müşteki vekilleri tarafından dinlenilmeleri talep edilen N. M., H. M., K. B. ve A. A. B.’nin dinlenilmeleri yönündeki taleplerinin reddine,
  • İtfaiye görevlilerinin sundukları raporun kendi görüş ve kanaatleri olması nedeniyle itfaiye görevlileri ile emniyet mensupları hakkında suç duyurusunda bulunulması yönündeki taleplerin bu aşamada reddine,
  • İzmir Barosu Başkanlığı, Ankara Barosu Başkanlığı, Özgürlük için Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği ve Mültecilerle Dayanışma Derneğinin katılma taleplerinin doğrudan zarar gören sıfatına haiz olmamaları nedeniyle reddine,
  • Suçtan zarar görme ihtimaline binaen müştekilerin CMK.nun 237, 238. Maddeleri gereğince davaya katılan, E. B., Av. A. K., Av. E. E. K., Av. M. K., Av. Z. İ.’nin de katılanlar vekilleri olarak davaya kabullerine,
  • Vekâletnamede ismi yazılı olmayan yetki belgesi ile katılan avukatların katılma yönündeki taleplerinin vekâletnameli asıl avukatların hazır olmaları sebepleriyle reddine,
  • Güzelbahçe Karakolunun olay tarihinden sanığın yakalanma tarihine kadar olan güvenlik kamerası kayıtlarının getirtilmesi yönündeki talebin bu kayıtların dosya içerisine girmesinin yargılamaya katkı sağlamayacağı kanaatine varıldığından reddine,
  • Suçtan zarar görme ihtimaline binaen şikâyetçi S.M.’nin CMK’nın 237., 238. Maddeleri gereğince davaya katılan olarak kabulüne, Av. G.D.’nin vekâletini sunmasının ardından katılan vekilliği hususunda karar verilmesine,
  • Sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, dosya içeriği ve mevcut delil durumu karşısında; sanığın müsnet suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve tutuklama nedenlerinin bulunduğu, tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı dikkate alınarak tahliye talebinin REDDİ ile TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINA, bu nedenle duruşmanın 14/06/2023 günü saat 09.30’a bırakılmasına karar verildi.