Soykırımın üzerinden 12 yıl geçti ancak Srebrenitsa kurbanları her gün bir yenisi bulunan toplu mezarlardan çıkartılmaya devam ediyor. Bosna-Hersek Kayıplarını Araştırma Komisyonu Başkanı Amor Masovic, ulaşılamayan binlerce kayıp Müslüman erkeğin gömülü bulundukları yeni toplu mezarlar tespit ettiklerini anlatıyor ve ekliyor:” Cesetlerin kimlik tespitini önlemek amacıyla Sırp Güçleri katlettikleri kişilerin organlarını parçalayarak birden fazla toplu mezara dağıttıkları için çalışmalar güçlükle yürütülüyor.”
Hukukun koruyucu mekanizmaları olan Mahkemelerin kararlarında genel olarak iki temel kurala uyulması beklenir. Bunlardan biri yargılamaya gölge düşürülmemesi, tarafsızlık ve bağımsızlığın sağlanması ise diğeri adaletin gerçekleştiğine duyulan inançtır. Bir süredir uluslararası hukuk organlarının verdikleri kararların tarafsızlığı zaten tartışılıyordu. Ancak Lahey Adalet Divanı’nın Srebrenitsa Soykırımı nedeniyle Sırbistan’ı “suçlu değil, kusurlu bulan” ve nerdeyse “küçük bir özür karşılığı” ödüllendiren kararı, uluslararası hukukun vicdanlarda yarattığı ağır hasarı görmemizi gerektiriyor.
SREBRENİTSA NEDEN AYRILMAK İSTİYOR
26 Mart Pazartesi günü Srebrenitsa İl Meclisi bir toplantı yaparak Sırp Cumhuriyeti’nin yetki alanında bulunan kentin statüsünün değişmesini ve kente özel bir statü verilerek Sırp yönetiminden ayrılmak istediklerini açıkladı. AB Bosna-Hersek Özel Temsilcisi ve Sırp yetkililer hemen bir açıklama yaparak bu talebin kabul edilemez olduğunu ifade ettiler.
Oysa bu talebin arkaplan gerekçelerinden biri Srebrenitsa soykırımı mimarları Ratko Mladiç ve Radovan Karadzic’in bugüne kadar NATO Güçleri tarafından yakalan(a)mamış olmaları ve kasabayı yöneten Sırp idaresinin bu suçlularla doğrudan bağlantıları bulunduğuna dair halk arasında oluşan yaygın düşünceydi. Srebrenitsa Müslümanları bir yandan soykırım kurbanlarının acı hatıraları ile yaşamaya çalışırken, her yeni toplu mezarla yaşadıkları trajedi daha da büyürken, öte yandan soykırım yapmakla suçlanan bir yönetim altında yaşamak zorunda nasıl bırakılabilir ? Bu duruma “bir arada yaşamak” denebilir mi?
Lahey’in kararı uluslararası toplumun Bosna-Hersek’ te iyi niyetle yürüttüğü tüm çabalara ağır bir darbe indirdi denebilir. Bosnalı Müslümanların vicdanında yol açtığı tahribatı ise Srebrenitsa halkının tercihleri ortaya koymuş oldu Srebrenitsa savaş döneminde sözümona BM tarafından “güvenli bölge” ilan edilmişti ve halk ne yazık ki uluslararası güce güvenmenin bedelini hayatı ile ödemek zorunda kaldı. Zaten varolan bu güvensizlik duygusunu Lahey Adalet Divanı’nın kararı derinleştirmiş oldu.
KOSOVANIN BAĞIMSIZLIK BEKLEYİŞİ
BM Kosova Özel Temsilcisi Marti Ahtisaari Kosova’nın nihai statüsü ile ilgili tavsiye raporunu Mart sonlarında BM Güvenlik Konseyine teslim etti. Ahtisaari, Kosova’nın uluslararası topluluk tarafından denetlemek koşuluyla bağımsızlığından yana olduğunu ifade etti. Halihazırda Kosova BM trafından yönetiliyor, sokakları KFOR askerleri ile dolu. Parlamento ve resmi kurumları var ama hepsi UNMIK (BM Kosova Misyonu) gözetimi altında çalışıyor. Savaştan bu yana bölgede meşru ölçülerde bir nüfus sayımı bile yapılmamış. Dolayısıyla zaten fiili olarak BM denetiminde bulunan Kosova’nın bağımsız bir ülke olarak bu denetimden kurtulması gelecekte de zor görünüyor. Her şeye rağmen Kosovalılar bağımsız olarak, bir milli marşa, bayrağa ve anayasaya kavuşmak istiyorlar artık.
Bütün bunlar tartışılırken Kosova’nın Sırplar dışındaki belli başlı azınlık gruplarının (Türkler, Boşnaklar ve Romanlar) haklarının korunmasına yönelik Ahtisaari raporu önemli ayrıntılara yer veriyor. Raporun genel hükümler bölümünün 1.maddesi, Türkçe, Boşnakça ve Roman kültürünün korunması, ana dilde eğitim ve diğer ulusal haklardan yararlanmalarını, azınlık dillerinin belediyelerde resmi düzeyde kullanımının yasal hale getirilmesini öngörüyor.
Sırbistan, Kosova müzakerelerinin enbaşından bu yana “bağımsızlık” taleplerine karşı. Çokça tartışılan senaryo ise BM tarafından Kosova’nın bağımsızlığının tanınması durumunda bu karara misilleme olarak Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının gündeme getirilmesidir. Sırbistan, Bosna Sırp Cumhuriyeti ile birleşmeye çoktan hazır görünüyor. Ancak bu senaryolar uluslararası güçlerin oynayacağı oyun içinde gerçeğe dönüştüğü taktirde Boşnak Federasyonu’nun da bağımsızlık yönünde adım atması kaçınılmaz olacaktır.
Görünen o ki, Bosna ve Kosova’da yakın zamanda yaşanacak gelişmelerin seyrine göre ya bölünmeler çoğalacak ya da Balkan toplumları bunca acıdan ders çıkararak barış içinde yaşamanın yolunu öğrenecek.
Selvet Çetin
İnsan Hakları Gündemi Derneği Balkan Koordinatörü