DİAYDER DAVASI GÖZLEM RAPORU-1

DİAYDER DAVASI GÖZLEM RAPORU

 

İSTANBUL 14. AĞIR CEZA MAHKEMESİ 2021/310 E

18-21 Şubat tarihli duruşmalar

 

Dava Özeti:

 Kamuoyunda DİAYDER davası olarak bilinen, Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin üye ve yöneticilerinin 14’ünün ‘silahlı terör örgütüne üye olma’, 9’unun ‘silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme’ suçundan  yargılandığı 23 sanıklı davanın, 30.12.2021 tarihinde kabul edilen iddianamenin ilk duruşması, 18.02.2022 saat 10.00’da İstanbul Adalet Sarayı’nda gerçekleşti. İddianamede, DİAYDER’in KCK/PKK sistematiği doğrultusunda Abdullah Öcalan’ın talimatı ile kurulduğu, üye ve yöneticilerin derneğe vermiş olduğu aidat ve benzeri tutarların da bu kapsamda terör örgütüne finansman sağlamak amacıyla verildiği, sanıkların katılmış olduğu kimi basın toplantıları, cenazeler, TV programları, aramalarda ele geçirilen kimi kitaplar ve sair örgüt üyeliğine karine teşkil ettiği iddia edilmiştir.

DİAYDER hakkında 20.12.2020 tarihli DİAYDER ve üyelerinin üzerine atılı suçlamalara ilişkin bir diğer iddianame İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/81 E. sayılı dosyasında görülmektedir. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanık olarak yargılanan 5 kişi de İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi 2021/81 E. sayılı dosyasında sanık olarak yargılanmaktadır. İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’ne konu olan iddianame ve dava her ne kadar daha önce tarihli açılmış olsa da bu soruşturma daha devam ederken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yeni bir soruşturma  başlatmış, buna ilişkin ilk soruşturma tedbirleri sanıkların bir kısmı için CMK m. 135 ve 140’da düzenlenen iletişimin denetlenmesi ve teknik takip tedbirleri 12.11.2020 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca alınmış, 03.07.2021 tarihinde ise 28 soruşturma şüphelisi bakımından 7 günlük gözaltı tedbiri alınmıştır. Hatta İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08.07.2021 tarihli duruşmasına sanıklar bu sebeple katılamamıştır. Söz konusu davaya ilişkin soruşturmada şüphelilerden 5’i bakımından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş, 8’i bakımından tutuklama kararı verilmiştir.  Tutuklu sanıklar, 8 ay sonra hakim karşısına geçme fırsatı bulabilmişlerdir.

Davanın Arka Planı:Kendilerini medrese kültüründen gelen ve Şafi mezhebini benimsemiş din alimleri olarak tanımlayan DİAYDER, 2008 yılında kurulmuştur. Dernekleşmeden önce de kimi mescitlerinin 40 yılı aşkın bir süredir faal bulunduğu belirtilmektedir. İBB’nin İnanç Masası kapsamında Diyanet İşleri Başkanlığı’nda temsil edilmeyen inanç gruplarının istihdam edilmeleri kapsamında, Alevi, Şii, Hristiyan ve diğer inanç grupları ile beraber Şafi mezhebinden 5 gassalın  işe alınması ve bu kişilerin, üyesi oldukları derneğe vermiş oldukları paranın terör örgütüne finansman olarak ele alınması, İBB’nin yardıma muhtaç kişiler için dağıttığı yardım kartlarının dernek tarafından terör örgütü ile irtibatlı kişilere verildiği iddiaları kamuoyu gündemine taşınmıştır. İçişleri Bakanlığı’nın konu ile ilgili İBB’ye teftişi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İBB’ye gerekirse kayyum atanmalı şeklindeki ifadeleri, iktidara yakınlığı ile bilinen haber kanalları ve gazetelerin İBB ile ‘terör’ kelimelerini sıkça hedef göstererek yapmış olduğu birçok haber mevcuttur.

Diayder davasının görüldüğü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi başkanının, kamuoyunda siyasi olarak nitelendirilen çok sayıda davanın görüldüğü mahkemelerde başkanlık yapmış olan Akın Gürlek’in olması, söz konusu yargılama bakımından adil yargılanma hakkı ilkesinin dikkatle ele alınmasını gerektirmektedir.

Duruşma Öncesi:

Saat 09.30’da yapılan basın açıklamasında HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Ali Kenanoğlu bulunmuştur. Duruşmaya sanık yakınları ve dayanışma amacı ile gelen birçok kişi olması sebebiyle herkes alınmamış, her bir sanık için 2 sanık yakını duruşma salonuna kabul edilmiştir.

Duruşma :

Duruşmada dayanışma adına yukarıda belirtmiş olduğumuz milletvekillerinin yanı sıra CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve HDP milletvekili Züleyha Gülüm da bulunmuşlardır.  Duruşma, saat 10.30’da kimlik tespitleri ile başlamıştır. Yapılan kimlik tespitleri sırasında Segbis ile bağlanan sanıklardan birinin Türkçe bilmediği, Kürtçe cevap verdiği, tercüme edecek bir kişinin de sanığın yanında bulunduğu görülmüştür.

Sorgu aşamasına geçilmeden önce bir kısım sanık müdafi iddianamenin tebliğ edilmediği belirtilerek dosyaların birleştirilmesi ve hukuka aykırı delil iddiasında bulunulacağı belirtildi.

335 sayfalık iddianamenin özeti okundu sayıldı. Sanık müdafileri dosyanın birleştirilmesine talebine ilişkin, her iki dosyanın da aynı suç kapsamında olduğu, bu kapsamda İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir dosyanın görüldüğü, İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın soruşturmasının da daha önceden başlatıldığı, o mahkemeye ilişkin kabul edilen 20.12.2020 tarihli iddianameden önce, bu dosyaya ilişkin soruşturmanın başladığını, hukuki kesintinin 20.12.2020 olarak kabul edilemeyeceğini, her iki dosyanın da 2009 ve 2011 yılındaki gizli tanık ifadelerine dayanıldığı, tarih olarak önce olan İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dosyanın birleştirilmesi gerektiği talep edildi.

Mahkeme ise, her iki dosyada yargılanan 5 kişi için birleştirmeye bu mahkeme için muvafakat verildiğini belirterek sanık müdafiilerinin talebini reddetti. Sanık Fahrettin Ülgün bakımından ise İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’ne konu olan iddianamenin incelenmesi sonrasında birleştirme konusunda karar verileceği hususunda karar verildi.

Sanık müdafileri mükerrer soruşturmanın yürütüldüğünü, bu sebeple ikinci soruşturmada alınan tedbirlerin hukuka aykırı delil teşkil edeceği, ilgili soruşturmanın savcılık tarafından değil, İl Jandarma Komutanlığı’nın bir tutanağı ve jandarmanın kendi araştırması ile başladığı, 1412 sayılı CMUK zamanında kolluğun soruşturmayı başlatabileceği, ancak 5271 sayılı CMK kapsamında bunun hukuka aykırı olduğu, bir kısım sanıklar bakımından CMK m. 135 ve m. 140 tedbirlerinin aynı anda uygulandığı, ancak bunların aynı anda değil, suçun delilinin başka hiçbir şekilde ulaşılamayacak olması ve kuvvetli suç şüphesinin mevcut olması durumunda sıra ile uygulanması gereken tedbirler olduğu gerekçesi ile bu tedbirlerin hukuka aykırı sayılması gerektiği ve yargılamada kullanılmaması gerektiği talep edildi. Talep reddedildi.

Sorgu aşamasına geçildi. Sorgu, müdafiilerin belirtmiş olduğu sıraya göre tutuklulardan başlamak üzere;

Ekrem Baran(Tutuklu):

Dernekte başkanlık görevini yürüten Boran savunmasında, derneğin yasal olarak faaliyet gösterdiğini, aynı fiillerden dolayı hem İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi hem de bu dosyada yargılandıkları, bu sebeple sadece, 20.12.2020 tarihinden sonra iddia edilen fiillere ilişkin savunma yapacağını, dosyaların birleştirilmesinden sonra bu tarihten önceki fiillere ilişkin savunmasını yapacağını belirtti.

İddianameye ilişkin genel bir değerlendirme yapan Boran, iddianamenin tamamen soyut bir takım iddialar üzerinden, soyut çıkarımların yapılarak, bunların da gizli tanık ifadeleri üzerinden bina edildiğini belirtmiştir.

Dini televizyon programlarının terör örgütüne üyelik olarak ele alındığını, bu TV kanallarının terör örgütü ile organik bağı olup olmadığını bilmediği, kanalın Türkiye’de stüdyosu bulunduğu ve faal olarak çalıştığını, iddianamede suç isnat edilen beyanlarına ilişkin ise bunların din ve vicdan hürriyeti ile ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtmiştir.

Derneğin üyelerinden doğal olarak aidat toplamasının iddianamede suç kapsamında değerlendirildiğini, derneğin kendi borçlarını dahi ödeyemediğini, bu sebeple dernek üyelerinin kendi ceplerinden dernek borçlarını ödediğini belirterek, örgüte nasıl para aktarıldığı konusunda da hiçbir açıklamanın iddianamede olmadığını belirtmiştir.

İddianamede HDP milletvekilleri ile aynı toplantılarda temasın suç olarak addedilmesine ilişkin ise derneğin bir sivil toplum kuruluşu olarak tüm siyasi partilerle görüşüldüğünü, ayrımcılık yapılmadan yardım kartlarının verildiği belirtilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sadece Hanefi mezhebine bağlı bulunan müslümanları kapsadığını, eğer Şafi mezhebine de Diyanet tarafından yer verilmiş olsaydı, söz konusu derneğin olmayacağı, nitekim mescit olarak kullanılan bir yer ile ilgili de Diyanet ile yapılan görüşmeler sonucu mescit Diyanet’e verilmiş, ancak Diyanet’in hanefi imam ataması sonucu yeni bir mescit açma zarureti hasıl olmuştur.

Mehmet İnan (Tutuklu):

Şanda İstanbul’da Hz. Hüseyin Camii’nde imamlık yaptığını, bu mescidin derneğin mescidi olmadığını, kendi hutbelerini dinlemeye gelen birçok polis ve diğer kamu görevlilerinin bulunduğunu, İBB inanç masası doğrultusunda açılan kontenjan için açılan sınavları kazanıp gassal olarak işe alındığını, derneğe vermiş olduğu miktarın vicdani olduğunu belirtmiştir.

İddianamede Jin, Jiyan ve Azadi kelimelerinin kullanılarak, terör örgütü ile bağlantı kurulmaya çalışıldığını, ancak tüm bu ifadelerin Kürtçe Kuran’da da geçtiğini belirtmiş ve olarak, vaazlerini heyetin ve iddia makamının da eğer dinlerlerse çok beğeneceklerini eklemiştir.

İddanamede sadece HDP ile bir irtibat varmış gibi gösterip terör örgütüne üyelik gibi bir algı yaratılmaya çalışıldığını belirten İnan,  AKP Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’den plaket aldığını, Tarım Bakanı Mehdi Eker’in daveti ile buluştuğunu, 2019’da Ticaret Bakanı Mehmet Muş ile görüştüğünü, AKP başkan yardımcısıyla 2016’daki seçim arifesinde buluşup görüştüğünü belirtmiştir.

Mahkeme Başkanı, İBB tarafından ne zaman işe alındığını, işe giriş ile ilgili herhangi bir kişinin dahli olup olmadığı, Tape’lerde derneğe para verirken sanki isteğe bağlı değil, zorunlu gibi anlaşıldığı sorularını sorması üzerine İnan, sınava girip kazandığını, kimsenin aracı olmadığını, kendisinin 2 maaşı olduğu ve Derneğin zaten kendi giderlerini sağlayamadığı için ücretinin bir kısmını bağışladığını, kendisinin eksik çalıştığı bir ay sonrası maaşından kesinti yapılması sebebiyle o ay daha az bir miktarın derneğe ödenmesi ile ilgili Tape’lerde bu durumun açıklandığı belirtmiştir.

Mahkeme üyelerinden birinin, sanığın Demokratik İslam Kongresi adına herhangi bir toplantıya katılıp katılmadığını sorması üzerine, katılmadığı cevabını vermiştir.

Sanık müdafiilerinin TV programı ile ilgili sorusu üzerine İnan, vaaz programı yapmak isteyen bir gencin kendisi ile iletişime geçtiğini ve programı yaptıklarını, programın nerede yayınlanacağını bilmediğini, hatta yayınlandıktan çok sonra öğrendikten sonra da şaşırdığını ifade etmiştir.

Sanığın savunmasının bitmesi üzerine saat 13.00’da, 14.05’de devam etmek üzere duruşmaya ara verildi.

Aydın Ayhan:

Derneğin mobilya işlerini yapması vesilesiyle tanışıklığın olduğunu, iflas ettikten sonra eski mesleği olan İmamlığa geri döndüğünü, İBB’deki gassallık için İBB AKP adayı Binali Yıldırım’ın kardeşinden yardım istediğini, 2015’de ise Van’da bir köylüsünün öldüğünü, Belediye Başkanı AKP’li biri ile beraber bu taziyeye gittiğini, bu taziyenin iddianamede yer aldığını belirtti.

Mahkeme Başkanının soruları üzerine Ayhan, ne DİAYDER’in işe girmek için kendisine referans olduğunu ne de herhangi bir meblağ derneğe verdiğini belirtti.

Ali Fuat Hatip(Tutuklu-Segbis’den bağlandı):

Ailesinin yüzyıllardır ailesinin dini konularda medreselerde yetiştiğini belirten Hatip, iddianameye konu olan ifadelerinin tamamının Kuran referansı ve Kuran’ın gereği olduğunu, burada Kuran’ın yargılandığını belirtmiştir. İfadeden rahatsız olan mahkeme başkanı Gürlek, ‘Adamakıllı savunmanızı yapın’ şeklinde bir ifade ile sanığın sözünü kesmiştir.

Enver Karabey(Tutuklu-Segbis’den bağlandı):

Karabey, kendisinin 72 yaşında ve birçok hastalığının bulunduğunu, sağlık durumunun elvermediği için segbis’den katıldığını, kişisel ihtiyaçlarını dahi yardım almadan gideremediğini, ancak ilaçlarla duruşmayı takip edebildiğini belirtmiştir. Gerçekten de savunmasını tam anlamıyla yapabilecek sıhhatinin olmadığı hususu, tarafımızca gözlemlenmiştir.

Aramalarda ele geçirilen yasaklı bir kitap ile ilgili kitabın yasaklı olduğunu bilmediğini ve kendisi ile ilgili tape’lerde herhangi bir suç unsuru olmadığını belirten Karabey, Mahkeme başkanının soruları üzerine iş başvurusuna bireysel olarak başvurduğunu, ancak hem sağlık durumundan hem de maaşının kesilmesi ihtimalinden dolayı geri çektiğini ve birçok STK’nın olduğu, bir siyasi partinin olduğu toplantının suç kapsamında ele alınamayacağı belirtmiştir.

  1. Hafit Tunç (Tutuklu)

HDP üyesi olan Tunç, her konuştuklarının suç unsuru imiş gibi gösterildiğini belirtmiştir. Hakim’in sorusu üzerine Cemil Tunç’un (İddianamede 2016’da hayatını kaybeden PKK üyesi olduğu belirtilen) babası olduğunu ifade etmiştir.

Sanık müdafiileri, iddianamede, İBB tarafından verilen yardım kartlarının örgüt üyelerinin ailelerini ifade eden ‘Değer aile’lerine verildiğinin iddia edildiğini, bu kapsamda kendisine herhangi bir kart veya yardım yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine, herhangi bir yardım veya kart almadığını belirtmiştir.

  1. Mehmet Emin Aslan (Tutuklu)

Basında asılsız karalama kampanyalarının yapıldığını, İBB seçimlerinin kaybedilmesi sonucu DİAYDER’in kurban edilmek istendiğini, birçok sanığın 65 ile 90 yaş arası olduğunu, HDP ile Dernek arasında irtibatı kurulmaya çalışılarak terör örgütü üyeliğine karine sayılmasını eleştirmiştir.

Mahkeme üyelerinden birinin, iddianame kapsamındabi bir whatsapp yazışmasına ithafen, ‘Yeğenin şehit midir, ölmüş müdür?’ şeklinde soru sorması sonrası, sanık müdafii Anayasa m. 25 ve 26’yı hem üyeye hem de sanığa hatırlatarak tepki göstermiştir.

Nezir Erdem (Tutuklu)

Kendisinin DİAYDER üyesi olmadığını ve günde 15-16 tane ilaç alarak hayatına devam edebildiğini belirtmiştir.

Sefa Mehmetoğlu (Tutuklu)

Kendisinin amatör olarak araştırmacı olduğunu, işinden ve evinden fırsat buldukça yazmaya gayret ettiğini, evinde 1000’den fazla kitap bulunduğunu, kendisinin sağlık personeli olduğunu, 2 yaşında bir çocuğu olduğunu, Hatice Turhallı ile de bu vesileyle tanıştığını, kendisinin DİAYDER ile olan ilişkisini, kendisinin de Şafi olduğunu ve eskiden yaşamış olduğu evin 1 sokak yanında mescidi bulunan dernek ile tanıştığını, dernek üyelerinin yaşlarından sebep zoom programını kullanamadıkları için, zoom toplantılarının yapılması konusunda bir kez yardımı dokunduğunu belirtmiştir.

İddianamede DİK(Demokratik İslam Kongresi)’nin çağrıcılar grubunda belirtildiğini, ancak kendisinin çağrıcılar grubunda olmadığını, 8 yıl önce yapılan DİK’e dinleyici olarak katıldığını, nitekim o yıllarda müslümanlar arasında, muhafazakar demokrasi, islam ve demokrasi, islam kardeşliği fikirlerinin tartışıldığı, kongrenin de bu kapsamda paneller yapılarak gerçekleştiğini belirtmiştir.

Kendisinin Özgür Gündem gazetesinde yazar olduğu iddiasına ilişkin ise, kendisinin hem araştırmacı hem de sık sık birşeyler yazdığını, kendisinin Özgür Gündem gazetesi’nde yazı yazmadığını, 2014 yılında Özgür Gündem gazetesinin forum bölümüne yazılar gönderdiğini ve bir kısım yazılarının o forumda yayınlandığını, bunun yanında Milliyet gazetesi, Star Gazetesi, Yeniasya Gazetesi’ne kadar farklı farklı alanlarda amatör olarak yazılar yazdığını belirtmiştir.

İddianamede kendisinin Hatice Turhallı(Ahmet Turhallı’nın eşi) ile olan telefon görüşmesi ile ilgili de telefon görüşmesini açıklayan Mehmetoğlu, görüşmenin Hatice Turhallı’nın kuran almak istediğini ve kendisinden kuran önerisi istediği şeklinde bir konuşma olduğunu, kendisinin de ona Diyanet’in Hafız Osman hattını önerdiğini belirtmiştir.

Sanık müdafii, Adalet Bakanlığı’nın 2020 verilerine göre iddianame düzenlenen adi suçlarda %75 gibi bir oranda hüküm açıklanırken, bu oranın terör suçlarında %40 civarında olduğunu, kolluğun ve savcılığın soyut belirlenimler yaparak ve hukukun dışına çıkarak iddianameler düzenlediğini, dosyada lehe olan birçok husus varken bunların toplanmayıp, delillerin kırpılarak, cımbızlanarak suçlu yaratmaya çalışan bir görünümün olduğu belirtilmiştir.

Saat 16.00’da duruşmaya, tüm tutukluların savunmasının alınmasının ardından 21.02.2022 Pazartesi saat 10.00’da devam edilmek üzere ara verilmiş, tahliyeye ilişkin kararın Pazartesi günü değerlendireceği belirtilmiştir.

Fahrettin Ülgün

Ülgün, yardım alan ‘değer ailelerinden’ birinin oğlunun askerde olduğunu, bu sebeple o kişinin -Terörist eşi mi yoksa asker annesi mi- olduğunu sormuş, suçun şahsiliği ilkesini de tekrar hatırlatarak suç işlemiş bir kişinin ailesine yardımın devlet nezdinde de hukuki ve meşru olduğunu belirtmiştir. İddianamede terörle iltisakın karinesi olarak belirtilen bir diğer yardıma muhtaç kişinin de yatalak olduğunu, üstüne çocuğunun da PKK itirafçısı olduğunu belirtmiştir.

Mahkeme başkanı birkaç kişinin ismini vererek Ülgen’e İBB’deki işine aracı olup olmadıklarını sormuş, Ülgen bu kişileri tanımadığını belirtmiştir. Dağıtılan yardım kartları ile ilgili ise mahkeme başkanı İBB’nin kendisinin yardım kartlarını ilgililere dağıtmadığını ama DİAYDER’e neden yardım kartlarını verdiğini sorması üzerine, tüm belediyelerin bu tür sosyal yardımları dernekler vasıtasıyla yaptığını belirtmiştir.

İbrahim Yalın

Gözaltı işlemi için yapılan polis baskını ile ilgili söze başlayan Yalın, kolluk birimlerinin tavırlarının çok sert ve aşağılayıcı olduğunu, kendi iki çocuğunun gözü önünde silahla tehdit edildiğini, çocuklarının psikolojilerinin bozulduğunu belirtmiştir. Gözaltı süresince de 7 gün boyunca kasıtlı olarak aç bırakıldıklarını belirtmiştir.

  1. Lütfü Büyükefe

Kendisine çapraz sorgu yapılarak kimden emir aldığına ilişkin soruların olduğunu, iddianamenin hiçbir delil sunma gereği duymadan soyut çıkarsamalar yaptığını belirtmiştir.

  1. İbrahim Şek

Sağlık durumunun etkin bir savunma yapmaya elvermediği tarafımızca gözlemlenen Şek, sanık sandalyesine diğer sanıkların yardımıyla götürülmüş, savunmasında hafızasının çok zayıf olduğunu, iddia edilen şeyleri hatırlamadığını belirtmiştir.

  1. Ali Demir (Segbis)

Kendisinin okuma yazma bilmediğini belirten Demir, çocuğunun asker olduğunu ifade etmiş ve suçlamaları kabul etmediğini belirtmiştir.

  1. Abdülhadi Öztekin

Suçlamaları kabul etmeyen Öztekin, hakimin Akide(kızı)’yi tanıyor musun sorusu üzerine kızı olduğunu ve öldürüldüğünü belirtmiştir. Sanık müdafiilerinden birinin Öztekin’in İBB’nin dağıtmış olduğu yardım kartlarından herhangi birini alıp almadığına ilişkin sorusuna da almadığına ilişkin yanıt vermiştir.

  1. Fevzi Barış

Marketlerden gelen yardım fişlerini ve sair diğer yardım kolilerini yardıma muhtaç olan kişilere verildiğini ve suçlamaları kabul etmediğini belirtmiştir.

  1. Nasri Tonğuç

29 yıl devlet memurluğu yaptığını belirten Tonğuç, sırf bu derneğe üye olduğu için yargılandığını belirtmiştir.

  1. Mehmet Şimşek

Suçlamaları reddeden Şimşek’in müdafi, tapelerin geniş bir yorum yapılarak değerlendirildiğini belirtmiştir.

  1. Hasan Karahan

Mahkeme başkanının sorusu üzerine, İBB’ye gassal olarak iş başvurusunda bulunduğunu ancak alınmadığını, sanık müdafiilerinin soruları üzerine gassallık için yapılan sınava girmediğini belirtmiştir.

Sanık müdafii, CMK 172 gereği kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin verilen karardan sonra yeniden aynı fiille ilgili kamu davasının açılamayacağını, CMK 118’de gece araması yapılmasının yasak olmasına rağmen gece araması yapıldığını belirtmiştir.

Savunmaların ardından savcılık makamı mütalaasını vermiş ve duruşmaya 13.20’de devam etmek üzere ara verilmiştir.

Sanık Mehmet İnan müdafii derneğin tarihsel perspektifine dayanarak medrese kültürünün, “mele” ve “seyda” kavramlarının anlamına değinerek medreselerin Selahattin Eyyübi tarafından kurulduğunu, bu medreselerde dini hizmetin yanı sıra bilimsel eğitimin de verildiğini belirterek birçok Türk ve Kürt ünlü şair, edebiyatçı, felsefesi, siyaset bilimci ve sair büyük düşünürü çıkarttığını, toplumda saygın, toplumun problemlerini çözen insanlar olduklarını, mevcut hükümetin barış süreci zamanında derneğin kapısını defalarca çaldığını, Kurtuluş Savaşı zamanında bu medrese geleneğinin M. Kemal Atatürk tarafından Sivas ve Erzurum Kongreleri’ne davet edildiğini, 2011’de Yeni Şafak gazetesi haberlerinde ‘mele’ ve ‘seydaların’ ‘toplumsal barıştaki rollerine’ işaret edildiği belirtilmiştir.

Yardım kartlarının terörle iltisaklı kişilere verilmesi iddiasına ilişkin ise yardım kartlarının asker ailelerine de verildiğini ve PKK itirafçılarının ailelerine bu kartların verildiğini, verilen tutuklama kararının hukuka aykırı olduğunu,  sanıkların 30 saatten fazla gözaltında aç ve susuz bırakıldıklarını, HTS kayıtları ve tapelere ilişkin yorumların aşırı geniş, bağlamsız ve gerçek dışı olduğunu, sanığın 2015 tarihinde Şemdinli’de bulunduğunu ve bunun terör örgütü üyeliği olarak gösterilmeye çalışıldığını ancak köyün bir korucu köyü olduğunu, aynı yerde, aynı tarihte mevcut Küçükçekmece Kaymakamı Bediroğlu’nun da bulunduğunu belirtmiştir.

Ekrem Baran ve Enver Karabey müdafi ise iddianamenin ve davanın hukuki değil siyasi olduğunu belirtmiştir. İddianamede kısıtlılık kararı varken, avukatlar dahi dosyayı göremezken iddianamenin basına dağıtıldığını ve sanık müdafilerin davayı basından öğrendiklerini, Hüda Kaya’nın annesinin vefatına ilişkin yapılan başsağlığı aramalarının iddianamenin içine sokulduğunu, ‘dini konulardan ziyade terör örgütünün kullandığı hak, hukuk, adalet gibi örgütsel temeli bulunan konularda TV programları yapılmaktadır’ gibi ifadelerin iddianamenin siyasi niteliğini gözler önüne serdiğini belirtmişlerdir.

Derneğin dağıttığı kartlarından birkaçının söz edilen ailelere verildiği, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Güçlendirme Kanunu çerçevesinde bu ailelerin devletten yardım aldıklarını, kartların %96’sına ilişkin ise böyle bir iddianın dahi olmadığını, iddianamede adı geçen ‘Değer Aileleri’nden olmasına rağmen onların yardım kartı almadığını, bir kısmının ise PKK itirafçılarının aileleri olduğunu belirtmiştir.

Sanık Mehmet Emin Aslan müdafi iddianamede barış sürecine destek vermenin suç kapsamına sokulmaya çalışıldığını, sanıkların kullanmış oldukları ifadelerin, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları doğrultusunda ifade özgürlüğü kapsamında  olduğunu, iddianamede genel yaklaşımın suçluluk karinesi olduğunu, şüpheden kolluğun yararlandığını, soruşturmada hiçbir somut veri olmadığını, tutuklamaya gerekçe olarak Kürtçe hutbe okunmasının belirtildiğini ve davada silahların eşitliğinin rafa kalktığını belirtmiştir.

Duruşmaya 15.20’de devam etmek üzere ara verilmiş, sanık müdafileri, sanıklardan birinin 44.000 kişi ile yaptığı telefon görüşmesi içinden terörle iltisaklı olduğu tespit edilen 65 kişi ile telefonla görüştüğü, bir başka yerinde 77, bir başka kısmında ise 72 kişi ile görüştüğünün tespit edildiği, dosyaya konulan istihbarat raporunun imzasız olduğu veya cenazelerinin ardından et yemeğine ilişkin yapılan konuşmaların şifreli olarak değerlendirilmesi gibi ciddiyetsiz bir iddianame olduğu belirtilmiştir.

CMK m. 135 tedbirinden önceki tarihli konuşmaların iddianamede yer aldığını, darbe girişimi sonrasında binlerce derneğin kapatılmasına rağmen DİAYDER’in o tarihlerde kapatılmadığını, iddianamede bir marketten alınan 190 TL’lık peynirin örgüte para göndermek olarak nitelendirildiğini belirtmiştir.

Savunmaların ardından 17.16’da duruşmaya 17.45’de ara verilmiş, duruşma seyirciye kapatılmıştır.

Ara Kararlar:

-Bu duruşmada ifadesi alınamayan Mehmet Nas, Nur Mehmet Işık ve Rıza Oğur ve Halil Bulut’un savunmalarının gelecek duruşmada alınmasına,

-Sanık Halil Bulut’un Segbis yoluyla duruşmaya katılımının sağlanmasına, sanığın Türkçe bilmemesi sebebiyle Kürtçe bilen tercüman bulunması hakkında usuli işlemler yapılmasına,

-Bir kısım sanıklar tarafından verilen tevzi-i tahkikat taleplerinin celse arasında değerlendirilerek karara bağlanmasına,

-İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nin birleştirmeye muvafakat vermesi halinde birleşen dosyaya ilişkin sanık beyanlarının önümüzdeki duruşmada alınmasına,

-Sanık Fahrettin Ülgün hakkında derdest bulunan İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı dosyaya ilişkin belgelerin istenmesine, evraklar geldikten sonra birleştirmeye ilişkin kararın verilmesine,

-İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’na DİAYDER hakkında idari bir soruşturmanın bulunup bulunmadığının sorulmasına, var ise buna dair teftiş kurulu raporlarının istenmesine,

Soruşturma aşamasında gizli tanıklar X, Kartal ve Padişah ile açık tanık Elhem Demir’in dinlenmesi için usuli işlem yapılmasına,

-İBB’de çalışan Yavuz Saltık ve Nilüfer Taşkın’ın tanık olarak dinlenmelerine ilişkin usuli işlem yapılmasına,

-Dosya kapsamında savunmaları alınan Abdülhadi Öztekin, Ali Demir ve İbrahim Şek bakımından, konutu terketmeme şeklinde adli kontrolün kaldırılmasına, yurtdışına çıkış yasağı adli kontrol tedbirinin devamına,

-Bunların dışında konutu terketmeme şeklinde adli kontrol kararı bulunanlar bakımından konutu terketmeme adli kontrol işleminin devamına,

-Hakkında daha önce imza atma tedbiri bulunan tüm sanıkların imza atma tedbirinin kaldırılmasına,

-Sefa Mehmetoğlu bakımından tutuklama kararının devamının orantısız olacağı, Nezir Erdemci ve Enver Karabey bakımından sanıkların yaş ve sağlık durumları sebepleriyle tahliye edilmelerine, tahliye edilen sanıklar bakımından haftanın 1 günü pazar günleri imza atma tedbirinin uygulanmasına,

-Diğer tutuklu sanıklar bakımından tutukluluğun devamına,

-İstanbul Valiliği Dernekler Masasına DİAYDER’in aktif faaliyetlerinin devam edip etmediğinin sorulmasına, ve

-Bir sonraki duruşmanın 18 Mart 2022 saat 10’da yapılmasına oybirliğiyle karar vermiştir.